15 Ocak 2011 Cumartesi

ALOĞLU OSMAN EFENDİ, OKUNAN KUR’ANI KERİM ve DUALARLA ANILDI

Merhum Aloğlu Hacı Osman Ar; FOTO: Muhammet YAVRUOĞLU - 25.07.2008

Aloğlu Osman Efendi(Merhum Osman Ar) Ölümünün 2. Yılında Ruhuna İthafen Okunan Kur’an-ı Kerim ve Dualarla Anıldı.



Trabzon Merkez Uğurlu Mahallesi halkından, uzun yıllar Trabzon Belediyesinde çalıştıktan sonra emekli olan Aloğlu Hacı Osman Efendi(Merhum Hacı Osman Ar) Ölümünün 2. yılında ruhuna ithafen, henüz inşa halindeki Uğurlu Merkez Camii’nin zemin katındaki mescitte okunan Kur’an-ı Kerim ve dualarla Anıldı.



13 Ocak 2011 Perşembe Günü akşam namazı ile yatsı namazı arasında Trabzon Merkez Uğurlu Merkez Camiinde, Cami İmamı (Vekil İmam) Mustafa Hoca ve Trabzon Merkez Konak Camii’nin eski Müezzini Cemil Kapucu hoca tarafından Kur’an-ı Kerim, Mevlid ve ilahi okundu. Okunan Kur’an-ı cemaat, huşu içerisinde dinledi. Kur’an ziyafetini izlemek için erkek cemaatin yanında hanımlardan da katılanlar oldu. Hayli yaşlı olmasına rağmen Kur'an-a Rahmetli Hacı Osman Ar’ın eşi de katıldı.

Merhum Aloğlu Hacı Osman Ar; FOTO: Muhammet YAVRUOĞLU - 25.07.2008

Merhum Hacı Osman Ar Ağabeyimizi Rahmetle Yâd ediyor, Mekânının Cennet Olmasını Cenab-ı Allah(C.C.)’tan Diliyoruz.


HABER-FOTO: Muhammet YAVRUOĞLU - 15.01.2011

KUR'AN ZİYAFETİNDEN FOTOĞRAFLAR 























HABER-FOTO: Muhammet YAVRUOĞLU

KKTC VE TÜRK ASKERİ… / HALİL MEMİŞ


Askerimizin KKTC’de neden ve nasıl bulunduğunu, bunun hangi olaylardan kaynaklandığını ülkemizde bilmeyen yoktur. En azından bilmeliyiz. Milli şuurumuz, bunun bilinmesini gerektirir.



Değişik vesilelerle KKTC’ye gitmişliğim vardır. Olayları yaşayanlardan da dinlemişliğim vardır. Olayları birazcık olsun objektif değerlendirenlerin, askerimizin Kıbrıs’a Rum katliamını durdurmak için gittiğini, Kıbrıs’ta barışı tesis ettiğini, en azından Rum’ların saldırısını önleyerek soydaşlarımızın katlinin ve büyük bir soykırım girişiminin önüne geçtiğinin farkında olduğu kesindir.


Toplu katledilen aileler, toplu katliama uğrayan köyler, kendisi evinde bulunmadığı sırada banyoya saklanmış eşi ve çocukları öldürülen tabipler…


Eğer bunları önlemek için Kıbrıs’a çıkan Türk askeri işgalci(!) ise varsın işgalci olsun. Ne kadar insani değer varsa, onun korunması adına bu Milletin topyekûn ittifakı ile gerçekleştirilen bir çıkarmanın mensuplarına, onların mensup olduğu askeri birliklere işgalci demek, bu millete en büyük hakaret sayılmalıdır.


Kış Olimpiyatları nedeniyle Erzurum’da bulunan Yunanistan Başbakanı Papandreu “Türkiye’nin Kıbrıs’ta işgale son vermeden AB üyesi olamayacağı” yönündeki ve Türk Ordusunun İşgalci(!) olduğunu dile getiren sözleri nedeniyle, KKTC’deki 33 sivil toplum kuruluşunun oluşturduğu Bağımsızlık İttifakı tarafından protesto edildi. Bunu KKTC adına da olumlu bir gelişme olarak gördüğümü ifade etmeliyim. Ne yazık ki, KKTC’de milli hassasiyet ve duyarlılıktan uzak ve Türkiye Cumhuriyeti’ni öcü gibi gören bir nesil yetişmiştir.


Bu nedenle, KKTC’de 33 sivil toplum kuruluşunun yaptığı bu açıklamayı çok olumlu buluyorum. Ancak “işgalci” haksızlığına uğrayan Ordu, Türkiye Cumhuriyeti’nin ordusu, dolayısıyla işgalci olarak suçlanan da Türkiye Cumhuriyeti’dir.

 

Acaba ülkemizde ufacık şeylerde sokağa çıkan ve eylem gerçekleştiren unsurlar, sözüm ona ilerici, demokrasi havarisi sivil toplum kuruluşları, duyarlı ve aydın(!) kesim nerededir? Neden, buna karşı hiç sesi çıkmamıştır? Yoksa Türk milletine işgalci demek çağdaşlık göstergesi midir? Bu milletin değerlerine, birliğine, beraberliğine, inançlarına, bu milleti millet yapan unsurlara saldırmak çağdaşlığın bir göstergesi midir?


Papandreu, "Benim hayal ettiğim Kıbrıs'ta, Kıbrıs Türkleri ve Rumların, Müslüman ve Hıristiyanların bir arada barış içinde yaşamasıdır. Ama Türk ordusunun Kıbrıs'taki işgalci statüsü, ne AB ne de BM tarafından kabul edilemeyecektir'' buyurmuşlardır.


Papandreou her halde “âlemi kör milleti de sağır zannetmektir”. Öyle bir şey ki bu söylenen, sanki Türk Ordusu Kıbrıs’tan çekildiğinde Kıbrıs Türkleri ve Rumları sarmaş dolaş olacaklardır. Buna sanki Türkiye engeldir. Adama sormazlar mı, yukarıda ifade ettiğim katliamlar ve benzerlerini de Türkler ve bu milletin şerefli mensupları ve askeri mi yapmıştır?


Bundan sonra olmayacağının garantisi acaba Kıbrıs Rumlarının yüksek insani(!) değerleri midir? Bunu sağlayacak olan AB’nin yüksek medeniyet(!) ölçüleri midir? Bunu sağlayacak olan insan hakları ve demokrasi havarisi ABD’nin borazanlığını yapan BM’nin yüksek demokrasi, insan hakları ve yüksek adalet kriterleri (!) ve uygulamaları mıdır?


Keşke, Türkiye’de her türlü milli değerlerimizi, milletimizin manevi şahsiyetini, dini ve milli duygularımızı hafife alan, zedeleyen ve toplumsal vicdanımızı rencide eden açıklamaların yapılamayacağı bir konumu muhafaza edebilsek.. Sanıyorum bu gelenek bizde fazlasıyla mevcut. Hem Osmanlı’da bunun örnekleri fazlasıyla var, hem bu Cumhuriyetin kurucusu Atatürk’te.


Geçmişimiz geleceğimize ışık tutmadığı sürece, milli hassasiyetlere sahip, dünya milletleri tarafından hatırı sayılır, güçlü ve büyük Türkiye’yi oluşturmamız zor olacaktır.


HALİL MEMİŞ13.01.2011

İçişleri Bakanlığı Başkontrolörü,
Mahalli İdareler AR-GE Merkezi Başkanı

SUÇ VE SUÇA GÖRE CEZA / Araştırmacı Yazar HÜSEYİN ALBAYRAK


Millet hayatiyetini sürdürmede kanunlar ve nizamlar, o milletin değerleri üzerine kurulmazsa ve kanunlar milli karakterlerle, örflerle çatışır, milli bünyeye uymazsa zaman zaman arızalar verir, düzensizlikleri ortaya çıkarır.


Cumhuriyeti kurarken, bu milletin bir geçmişin olduğu, bir hukuk sisteminin olabileceği hiç düşünülmeden; İtalya’dan, İsviçre’den, Almanya’dan… Kanunlar kopya ederek uygulaya gelmekteyiz. Zaman zaman milli bünye ile uyuşamadığı ve bedene dar geldiği için arızaları ve sıkıntıları olmakta, değiştirmek isteyince yamama bohça misali daha da uyumsuz hale gelmektedir.


Bu arada hukuk sistemimiz böyle olduğu gibi eğitim-öğretim sistemimiz de aynı karmaşa içinde okullarımızdan ilim adamları yetiştirme yerine, meramlarını doğru dürüst ifade edemeyen diplomalı cahiller üretmekte olduğumuzu da bu arada söylemiş olayım. Bu tutarsızlığımız, bu kararsızlığımız, bu eğitim-öğretim çıkmazımız ayrı bir yürekler acısı durum. Bunu bir başka yazımda daha geniş ele alırsam sanırım yerinde olur.


Kendimize olan güvenimiz ve kendi öz değerlerimize dayanmayıp da yapma payandalarla yabancı kaynaklara yönelmemiz, benliğimizde arızalar meydana getirdi. Gözlerimiz hep dışarıda, bakışlarımız her yabancılarda, aklımız-fikrimiz ellerde. “Ey Türk titre ve kendine dön” diyemediğimiz için, bunu deme gücümüzü kaybettiğimiz için yabancılaşma uğruna vermediğimiz taviz kalmadı.


Değerli bilim adamı Ali Fuat Başgil’in ifadesi ile “Batının cevheri yerine çöplüğe attığı curufunu aldık” ve bununla da kendimizi yıllarca avuttuk. Batının kanunlarını aldık, batının modasını aldık, batının kuklası olarak ona batılılaşmak için uğraşıp durduk, “Batılılaşmanın neresindeyiz” diye hep kurtuluşu batıdan aradık.


“İlim ve hikmet mü’minin yitik malı gibidir. Onu nerede bulursa alır”, “İlim Çin’de de olsa onun peşinde olun” peygamber sözünden hareketle ilim peşinde olmayıp hep film peşinde olduk.


Hiçbir zaman da alınamayacağız Avrupa Birliği’ne dahil olmak uğrunda ekstra tavizler verdik, bir yerde kendimizi inkâr ederek, Avrupa’nın istediği biçime girebilmek için eğildik, büzüldük, şekilden şekle girdik ve bir türlü de yaranamadık ve halâ da eşikte bekletilip duruyoruz. İşte bu eğilip büzülmelerin bir örneği de işlenen suçlara karşı cezalarımızı azalttık, vatana ihanet etse de, bebek katili olsa da, birlerce insanımızın kanına girse de bu türlü canilere ölüm cezası veremeyeceğimizi resmileştirdik. Bundan sonradır ki Türkiye’mizde suç oranları arttı, huzurumuz bozuldu, suç işlemeğe meyyal insanların cesareti ve şirretlikleri ayyuka çıktı.


Her milletin kendi karakteri, eğitimi, örfü ve âdeti, yaşayış biçimi, tarihi akışı ve buna dayalı sosyal ve kültürel özellikleri vardır. Böyle olunca da kanunları bu öz ve ırsî yapısına ve seviyesine göre düzenlenirse denge sağlanabilir. Bize bu uyum ve denge yok. Zira temel kanunlarımız hep yancılardan alınma ve kopya…


Yetkiler kısılmış, polisin eli kolu bağlı, ordunun yetkileri frenlenmiş, mahkemeler etkisiz. Hani bir söz vardır: “Taşlar bağlı, köpekler salıverilmiş”, işte durum böyle. Taş atan çocuklara gül atacağız, vatanı bölenlere iyi davranacağız, bayrağa, değerlerimize dil uzatanlara tatlı olacağız, yolsuzluğu olan memurun cezasını hafifleteceğiz, vergisini vermeyenleri bağışlayacağız, meydanları kana bulayan, etrafı yakıp yıkan, millet malına zarar verenlere lâyık oldukları cezaları veremeyeceğiz ve bütün bu azgınlıklar karşısında hep geri adım atıp siper arkasına çekileceğiz.


Bizim örfümüzde “Adalet mülkün temelidir” diye bir kavram vardır. Suçlar cezasız kalırsa, otuz-kırk bin kişinin katilini kâşânelerde ağırlar bakarsak, burada “Adalet” kavramı nerede? Suç işleyenlerin suçları görülmezden gelinip de, ac olduğu için iki dilim baklava çalan karşısında arslan kesilirsek, bunu hangi adalet anlayışı ile izah edebiliriz?


Suç’un önlenmesi için bütün tedbirler alınmalı. Amma suç işleyen de yaşına-başına-ırkına-rengine bakılmaksızın adalet kavramı içinde cezası mutlaka verilmeli, verilebilmelidir. Ülkemizde bunun ölçüsü olmadığı için, adalet terazisi sağlıklı tartamadığı için, olayların önü alınamıyor, hiç de hoş olmayan görüntülere ve sahnelere şahit oluyoruz.


Bu hususu da, izah ettiğim açıdan bir düşünelim ve değerlendirelim.


HÜSEYİN ALBAYRAK
Araştırmacı Yazar
www.ilkhabergazetesi.com - 13.01.2011

ÇIĞDA HAYATINI KAYBEDEN 10 DAĞCI, RAHMETLE YÂD EDİLECEK


Gümüşhane'ye bağlı Torul İlçesi dâhili Zigana Dağı'nda, Çığ Düşmesi Sonucu Hayatlarını Kaybeden Trabzon Tenis Dağcılık Kayak İhtisas Kulübü (TEDAK) Üyesi 10 Dağcının Törenle Anılacağı Bildirildi.



Gümüşhane'ye bağlı Torul İlçesi dâhili Zigana Dağı'nda, Çığ Düşmesi Sonucu Hayatlarını Kaybeden Trabzon Tenis Dağcılık Kayak İhtisas Kulübü (TEDAK) Üyesi 10 Dağcının Törenle Anılacağı Bildirildi.


25 Ocak 2009 Tarihinde, Zigana Dağı'nda meydana gelen çığ faciasında ölen dağcıları anmak için Trabzon Tenis Dağcılık Kayak İhtisas Kulübü(TEDAK) ile Gümüşhane Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü(GÜDAK) birlikte ortak anma programı ve bir dizi etkinlik düzenleyecek.


Alınan bilgiye göre; 22 Ocak Cumartesi günü Trabzon Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü önünde toplanarak, buradan kent merkezinde ölen dağcılar için yapılan anıta kadar yürüyecekler, Anıta çelenk konularak, saygı duruşundan sonra Anıt önündeki törenden sonra kamp için Zigana'ya hareket edilerek, zirvede kamp kurulacak.


Pazar günü ise kamp alanından yürüyüş kolu ile Zigana Dağı'ndaki anıta hareket edilecek. Buradaki törenden sonra tekrar zirveye yürüyerek kamp alanında toplanılacak. Zirvedeki camide çığ felaketinde hayatlarını kaybedenlerin ruhlarına ithafen Kur’an-ı Kerim okunacak ve dua edeceğiz, ardından helva dağıtacak.


20 Ocak Pazartesi günü ise TEDAK tarafından Trabzon Merkez İskenderpaşa Camii'nde merhum dağcılar için mevlit okutulacak.


Bilindiği üzere 25 Ocak 2009’da Gümüşhane Torul İlçesi dahilinde kalan Zigana Dağında çığ düşmesi sonucu;

  1-Burçak Sevim,
  2-Davut Akdeniz,
  3-Erhan Terzi,
  4-Özlem Timurcuoğlu,
  5-Hüseyin Karaosmanoğlu,
  6-Gülhanım Piyale,
  7-Yasemin Aktaş,
  8-Hasan Ali İsoğlu,
  9-Dursun İnan, olay yerinde,
10-Hüsniye Sarıbıyık, da tedavi gördüğü Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp fakültesi Farabi Hastanesinde hayatını kaybetmişti.

Çığda Rahmi Keleş, Yonca Yılmaz, Elmas Aykaç, Ural Ayar, Hasan Anahar, Hasan Çiftçi ve Emel Şimşek de yaralanmıştı.

Zigana Dağında, 25.01.2009 günü çığ düşmesi sonucu vuku bulan kazada hayatlarını kaybedenlere Allah’tan rahmet ve sevenlerine sabırlar dileriz.

TRABZON HABER AJANSI - 14.01.2011

Trabzon’da Parklar, Yeniden Düzenleniyor

 


 Trabzon Belediyesi tarafından kent içi trafiği rahatlatmak için yol güzergâhlarında yapılan değişikliklerden sonra hazırlanan projeler doğrultusunda 'Taksim Parkı' başta Atapark Kavşağındaki park olmak üzere yeniden düzenleme ve yapım çalışmalarına başlandı.



Trabzon Belediyesi Kent Tasarım Ofisi, KTÜ, Mimarlar Odası’nın destekleriyle hazırlanan projeler doğrultusunda Taksim Parkı, Atatürk Alanı'nı da içine alacak şekilde yeniden düzenlenmesi için ihalesi yapılarak, yer tesliminin ardından yüklenici firma tarafından yapım çalışmalarına başlandı. Aynı şekilde Trabzon Belediyesince Gülbahar hatun Mahallesinde bulunan Kavşaktaki büfeler kaldırılarak, asırlık ağaçlar korunması şartıyla düzenleme çalışmalarına başlandı.



Trabzon Belediyesi tarafından buna benzer birçok projenin 2011 Avrupa Gençlik Olimpiyatları’na kadar yetiştirilmesi planlandı. Taksim Parkı-Atatürk Alanı’nı yeniden düzenlenmesiyle Trabzon, tarihine, kültürüne ve sosyal yaşamına uygun yeni bir yaşam alanı kazanılmış olacak.



Trabzon Belediye Başkanı Dr. Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu, Trabzon’un en önemli yaşam alanlarından biri olan Taksim Atatürk Parkı(Meydan Park)’nı yeniden düzenlemek için hazırlanan projenin yapım çalışmalarına başlandığını belirterek;

“Finansman yönünden herhangi bir sıkıntımız bulunmuyor. Yüzlerce yıllık tarihi geçmişi olan alanı, kentin tarihi geçmişi, sosyal ve kültürel yapısına uygun olarak yeniden düzenlemek için projenin ilk etabını başlattık. 2011 yılında Trabzon'da yapılacak Avrupa Gençlik Olimpiyatlarına kadar Meydan Parkı’nın Türkiye'nin ve Avrupa'nın en güzel parklarından biri haline geleceğine inanıyorum" dedi.

TRABZON HABER AJANSI






“Geleceğin Kanuni’leri Olacaksınız”


Trabzon Valisi Dr. Recep Kızılcık, ülkemizde suça sürüklenmiş, sokağı yurt edinmiş, uyuşturucu bağımlısı olmuş ve benzeri olumsuz şartlarla karşı karşıya olan risk altındaki çocukların suçlardan ve zararlı alışkanlıklardan korunmasına yönelik, bilinçlendirme, bilgilendirme çalışmalarını da içerecek şekilde mesleki eğitim verilerek, istihdam edilmelerinin sağlanmasını amaçlayan “ÇOCUKLARIN MUTLU GELECEĞİ İÇİN UMUT YILDIZI” projesinin sertifika törenine katıldı.



Trabzon Emniyet Müdürlüğünün geliştirdiği “Çocukların Mutlu Geleceği İçin Umut Yıldızı” projesini Türkiye İş Kurumu Trabzon Şubesi finanse ederken, Trabzon Milli Eğitim Müdürlüğü de öğrencilerin eğitim almasını sağladı.


Valilik B Toplantı Salonunda gerçekleşen törende Vali Kızılcık, kursta eğitim alan 8 erkek, 1 kız toplam 9 gence sertifikalarını verdi.


Eray isimli öğrencinin duygulanarak, “Kursumuz bitmesin” isteğinde bulunduğu Vali Kızılcık, “Artık iş sahibi olacaksınız. Üzülme…” cevabını vererek teselli etti.



Öğrencilerin yaptığı gümüş eserleri inceleyen Vali Kızılcık,


“Kanuni Sultan Süleyman gençlik yıllarında sizin öğrendiğiniz sanatı ircaa etmiştir. Sizler de yarın geleceğin Kanuni’leri olacaksınız” dedi.


Vali Kızılcık, projeye katılan öğrencilerin yaptıkları çalışma ile güvenlerini boşa çıkarmadığını dile getirerek,


“Bu proje ile 9 tane çocuğumuzun hem meslek sahibi olması hem de sosyalleşebilmeleri açısından oldukça önemli. Nitekim bu çocuklarımız bizleri bu konuda haklı çıkarırcasına projenin uygulanmasına devam ettiler. Mesleklerini öğrenmeye devam ettiler. Bu alanda çalışmaya hazır kaliteli elaman olarak kendilerini ispatlamış oldular. Bizde kendilerine bunun resmi belgelerini takdim edeceğiz. Çocuklarımızın mesleki hayata geçirilmesinde katkısı olan başta emniyet teşkilatımıza ve projenin desteklenmesinde maddi kaynak sağlayan iş kurumumuza ve tabi ki Milli Eğitimimize teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.


Bu tür projelerin örnek teşkil etmesi gerektiğine de işaret eden Vali Kızılcık,


“Bu tür projelerin ülkemiz açsından örnek teşkil etmesini umuyoruz. Bu gençlerimizin iş yapma kapasitesi var. Onlarla ilgilenelim. Yeter ki meslek sahibi olmalarını ve değerli olduklarını kendilerine gösterelim. Kendilerini gösterecek imkânlarını sağlayalım. Artık bu gençlerimiz bir altın bileziğe sahip oldular. Onların bu becerilerini değerlendirmek isteyen işverenlerimiz olacaktır. Toplumda faydalı bireyler olarak hayatta idame ettireceklerdir. Bu tür projelerin diğer sivil toplum kuruluşları tarafından da devam ettirilmesini temenni ediyorum” dedi.


Çocuk Şube Müdürlüğü’nce ilimizde 16-18 yaş grubu risk altında olduğu düşünülen 42 çocuk belirlendiği, bir veri tabanı oluşturulduğu ve proje kapsamında uygun olduğu düşünülen 9 gence 47 iş günü Trabzon İlinde istihdam alanı geniş olan ‘Gümüş Takı İşlemeciliği Kursu’ verildiği belirtildi. (V.B.)

13 Ocak 2011 Perşembe

“KENDİ ALANINDA TARİHE GEÇECEK İLK ve TEK PROJE”


Trabzon valisi Dr. Recep Kızılcık, ‘Dere Havzalarının Temizlenmesi’ projesi için “Bu proje kendi alanında ilk ve tek projedir” dedi.



Trabzon Valisi Dr. Recep Kızılcık’ın önderliğinde İş-Kur ve İl Çevre ve Orman Müdürlüğünce çöp sorunun giderilmesi için hayata geçirilen “Dere Havzalarının Temizlenmesi” projesinde çalışan işçilerle yemekte buluştu. Vali Kızılcık; yaklaşık 115 kişinin geçici işçi olarak çalıştığı proje kapsamında 237 köy ziyaret edilip, 34 bin kişiye çevre bilincinin oluşturulmasında katkı sağlandığını belirtti.



Vali Kızılcık, çevre bilincinin oluşturulması için köylerde çalışma yapan gençlere teşekkür ederek;


“6 aylık Çevre Bilincinin oluşturulması hususunda başarılı bir proje yürüttük. Tabi ki, bu bir eğitim projesiydi. Bu çerçevede 237 köyümüzü ziyaret ederek, 34 bin kişiyle bizzat yüz yüze görüşme gerçekleştirdiniz.


Özellikle Çevre Bilincinin oluşturulması ve çevrenin kirletilmemesi hususunda önemli bilgiler aldınız ve verdiniz. Her eğitim faaliyeti aslında iki taraflıdır. En azından onların bu güne kadar duyarsızlarsa, niçin duyarsız oldukları konusunda önemli bilgiler edindiniz. Bundan sonra izlememiz gereken yöntemleri hangi veriler üzerine inşa edilmesi konusunda bilgi sahibisiniz. Biz bu projeye son derece önem veriyoruz. Bu proje kendi alanında ilk ve tek projedir.


Ana beklentimiz çevreye duyarlı bir kesim oluşturmaktır. Bu uygulama 6 ayda sonuçlandırılması gereken bir uygulama değil. Bu eğitim faaliyeti bundan sonrada devam edecektir. Müdür bey, çeşitli kaynaklarla bunun finansmanını da sağlayacaktır.


Bundan sonrada görüştüklerinizin de dışında Solaklı, Yomra, Karadere, Yanbolu ve Sürmene ile görüşerek, çevre bilinci hakkında bilgi almalarına katkı sağlamış olacaksınız. Belki de çevre bilincinin oluşmasına sağladığınız katkıdan dolayı tarihe geçeceksiniz” dedi.


Vali Kızılcık, yemekte proje kapsamında çalışan işçilerle de sohbet etti. (V.B.)

VALİLİKTEN BASIN AÇIKLAMASI

Trabzon’a bağlı Vakfıkebir İlçesinin Kirazlık Mevkiinde, meydana gelen ve 5 sporcumuzun vefatı, 2’sinin de yaralanması ile sonuçlanan trafik kazası ile ilgili basında çıkan iddialara Valilikten açıklama geldi. Açıklama şöyle:


BASIN AÇIKLAMASI

“10 Ocak 2011 Pazartesi günü saat 21.40 sularında Trabzon’un Vakfıkebir İlçesinin Kirazlık Mevkiinde meydana gelen ve 5 sporcumuzun vefatı, 2 sinin de yaralanması ile sonuçlanan elim kaza sonrasında bazı basın yayın organlarında konu ile ilgili çıkan haberler üzerine aşağıdaki açıklamanın yapılmasına gerek görülmüştür.


Kazada vefat eden 5 sporcudan 3’ü Vakfıkebir Spor Kulübü’nde diğerleri ise ferdi olarak spor yapmaktadırlar. Vakfıkebir ilçesindeki tüm teakwondocuların çalışmalarını sürdürmeleri için ilçedeki spor salonunun antrenmanlara ayrılmış kısmı her türlü antrenman için uygundur ve tahsis de edilmiştir. Sporcular haftanın Salı, Perşembe ve Cumartesi günleri çalışmalarını antrenman sonunda uygun koşullarda sürdürmektedirler. Bunun göstergesi de halen ne Vakfıkebir Spor Kulübü, ne de müdürlüğümüzle ilgisi bulunmayan Şahin Bektaş’ın gerçek dışı açıklamalarının yer aldığı basın organında yayınlanan fotoğrafın da çalışmalara tahsis ettiğimiz salonda çekilmiş olmasıdır.


Söz konusu şahsın sporculara çalışma için minder verilmediği, hatta Trabzon’daki 19 Mayıs Spor Salonu deposunda yığınla minder bulunduğu yolundaki iddialar tamamen asılsızdır ve de böylesine elim bir kazanın ardından yapılmış olması da çirkindir. Hele hele; ‘Bu Sporculara o salon verilseydi, imkânlar sağlansa idi, şimdi hepsi yaşıyor olacaktı’ ifadesi, iddiaları çok vahimdir. Bu beyanlarla ilgili gereken yasal başvurular da yapılacaktır.


Konunun yanlış anlaşılmasına mahal vermemek amacıyla kamuoyu ile paylaşır, vefat eden sporcularımıza Allah’tan rahmet, kederli aileleri ve spor camiasına başsağlığı dileriz.”


VALİLİK BASIN BÜROSU - 12.01.2011

Mezar taşları çalındı mı?


RİZE’NİN Hemşin İlçesi’nde çok sayıda mezarlıktaki müslümanlara ait tarihi mezar taşlarının çalındığı iddia edildi. Mezar taşlarını Ermeni varlığını güçlendirmek için Ermeni Diasporası tarafından çalındığı ileri sürüldü.


Ermeni Diasporası'nın, Rize'nin Hemşin İlçesi’ndeki Ermeni varlığını güçlendirmek ve tarihi iddialarda bulunmak için Rize'de Müslümanlara ait mezar taşlarını çaldığı ortaya çıktı.


2006 yılında dönemin Rize Valisi Kasım Esen, Rize tarihinin araştırılması için dört kişilik bir ekip kurdu. Aralarında araştırmacı yazarların bulunduğu ekip Rize'deki tüm tarihi mezar kitabelerini fotoğraflayarak arşivledi.

Bir süre sonra Rize'nin Hemşin İlçesi’nde 1700'lü yıllardan öncesine ait mezar taşlarının bir bir kaybolduğu görüldü. İlk önce mezar taşlarının tarihi eser kaçakçıları tarafından çalınmış olabileceği düşünüldü.


Vali Esen, taşların bulunması ve olayın araştırılması için aynı ekibi görevlendirdi. Güvenlik güçleri ile yürütülen çalışmayla taşların bazılarının bulunmayacak şekilde derelerin içerisine gömüldüğü anlaşıldı. Dönemin Rize Valisi Kasım Esen, yaptığı açıklamada, Rize'deki mezar taşlarının araştırılması için bir ekip oluşturduğunu ve aynı ekibe kaybolan mezar taşlarını araştırmaları için görev verdiğini doğruladı. Esen, yaptığı açıklamada, Rize'nin Hemşin İlçesi’nde 1700'lü yıllardan önce Müslümanların yaşadığını kanıtlayan mezar taşlarının dere içlerinde bulunduğu bilgisini de verdi.


Vali Esen tarafından görevlendirilen dört kişilik ekibin içerisinde yer alan Çınar Eğitim ve Araştırma Vakfı Başkanı Araştırmacı Yazar Recep Koyuncu da konuyla ilgili yaptığı açıklamada, şunları söyledi:

"İddiaya göre, 1712 yılında Osmanlılar, Hemşin ve Çamlıhemşin bölgesindeki Ermenileri zorla Müslümanlaştırmış. 2006 yılında başladığımız envanter çalışması sırasında fotoğrafladığımız birçok mezar taşının yerinde olmadığını gördük. Özellikle 1712 tarihinden önceki dönemlere ait Müslüman mezar taşlarının bu nedenle bilinçli olarak kaybedildiğini düşünüyoruz."


Vali Kasım Esen'in desteğiyle yaptıkları çalışmalarda bu taşlardan bazılarını dere içinde bulduklarını anlatan Koyuncu, şöyle konuştu:

"Mezar taşlarının derelere gömülmesinden maksat özellikle Hemşin bölgesinde 1700'lü yıllar öncesinde bölgedeki Müslüman varlığı tezini çürütecek delilleri yok etmektir."


www.gunebakis.com.tr – 13.01.2011

‘Hamamizade İhsanbey Kültür Merkezi’nde ilk konser verildi


Trabzon Belediyesi tarafından yıkılıp yeniden inşa edilen Hamamizade İhsan Bey Kültür Merkezi’nde ilk konser verildi.



Şef İhsan Eyüboğlu Yönetimindeki Trabzon Belediyesi Türk Halk Müziği Korosu “Anadolu’dan Esintiler” adlı konseriyle müzikseverlere unutulmaz bir gece yaşattı.


“Anadolu’dan Esintiler” adlı konsere Trabzon Belediye Başkanı Dr. Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu, Başkan Yardımcıları Hüseyin Turan, Ergin Aydın, Osman Gökhan Bali, Belediye Meclisi AK Parti Grup Başkanvekili Fahrettin Aksoy, meclis üyesi Seyfullah Kınalı, Trabzon Belediyesi Kültür Müdürü Murat Yeter, Müdür Yardımcısı Cevat Uzun, Trabzonlu sanatçı İsmail Yazıcıoğlu, Trabzon Belediyesi Yayın Müdiresi Canan Kalaycı(Sunucu) ve çok sayıda davetli katıldı.

 

Konserin sonunda konuşan Başkan Gümrükçüoğlu, kültür, sanat ve uygarlık kenti Trabzon’da ülkemizin çeşitli yörelerine ait türkülerle izleyicilere çok güzel bir müzik ziyafeti sunan Trabzon Belediyesi Türk Halk Müziği korosuna teşekkür etti.



Gümrükçüoğlu, kültürün, sanatın ve uygarlığın başkenti Trabzon’da bu tür etkinliklerin her geçen gün artarak devam edeceğini belirterek,


“Yeniden yapılan Hamamizade İhsan Bey Kültür Merkezi’nin bile ileride bu kente yetmeyeceğini düşünüyorum. Daha büyük kültür, kongre ve sanat merkezi yapmanın gereğini sanatseverler ve Trabzon halkı ortaya koyacaklardır.


Trabzon’umuzun 4 bin yıllık tarihine bağlı olarak hangi yerine kim hangi taşı koymuşsa hepsini minnetle, şükranla, teşekkürle anıyoruz.


Yapılan hiçbir şey benim, ya da başkalarının eseri değildir. Çok kıymetli Trabzonluların eseridir. Halkımızın, hemşerilerimizin eseridir. Onların verdiği gücün, yetkinin ve verdikleri vergilerin eseridir. Biz sadece vesile oluyoruz. Bizden öncekiler vesile olduğu gibi bizden sonrakiler de olacaktır.


Bu kent barış, sanat, özgürlük, kardeşlik ve paylaşmada ve insanına değer katmada mutlaka önder bir kent olmaya devam edecektir” dedi.



Belediye Başkanı Dr. Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu, Trabzon’da kültür ve sanata verdiği katkılar nedeniyle Trabzon Belediyesi Türk Halk Müziği Korosu(THM) Şefi ve TRT Sanatçısı İhsan Eyüboğlu’na bir plaket takdim ederek, koro sanatçılarıyla teker teker tokalaşarak, teşekkür etti.

Yeni Haliyle Bina Beğenilmedi



Yen haliyle Hamamizade İhsanbey Kültür Merkezi, izleyicilerin beğenisini kazanamadı.



Konseri izleyen davetliler Hamamizade kültür Merkeziyle ilgili eskiden çok farklı olmadığını, çok hantal ve projesinin salon işlevlerin çok uygun olmadığını, o kadar yapılan masrafa rağmen 500 ve 300 kişilik salonun Trabzon’un beklenen ihtiyaçlarına yeterince cevap veremeyeceğini, salonların, tuvalet, merdiven, kulis ve dış görünüm ve daha birçok unsurun çağdaş olmadığını, estetik ve sanatsal yönden hiçbir özelliğinin bulunmadığını dile getirdiler.

HABER: Muhammet YAVRUOĞLU
FOTOĞRAF: Mehmet BİRİNCİ