13 Ağustos 2010 Cuma

Mimar Rıza Nuri Nalbantoğlu Hakk’a Göçtü

Trabzon’un Sevilen Mimarlarından ve Simalarından Rıza Nuri NALBANTOĞLU 12 Ağustos 2010 Perşembe Günü Gözyaşları ve Dualar arasında Trabzon Merkez Pelitli Beldesi’nde Toprağa Verildi.


Trabzon’un beyefendiliği, ağırbaşlılığı, babacanlığı ile sevilen ve sayılan mimarlarından Yüksek Mimar Rıza Nuri NALBANTOĞLU(65), 11 Ağustos 2010 Çarşamba Günü rahatsızlığı nedeniyle kaldırıldığı KTÜ Tıp Fakültesi Farabi Hastanesi Acil Servisinde Saat 16.20 civarlarında Hakk’ın rahmetine kavuşmuştu.

Merhum Rıza Nuri NALBANTOĞLU’nun cenazesi 12 Ağustos 2010 Perşembe(02 Ramazan 1431) Günü Trabzon Merkez Pelitli Beldesi tarihi Orta Mahalle Camii’nde öğle namazını müteakip çok büyük bir kalabalık cemaatin iştiraki ile kılınan cenaze namazının ardından aynı yerdeki aile kabristanlığına gözyaşları ve dualarla defnedildi.

Merhum Rıza Nuri NALBANTOĞLU’nun cenaze namazını Pelitli Beldesi Ortamahalle Camii imam Hatibi Şaban TEL tarafından kıldırıldı. Cenazeye uzaktan ve yakından çok sayıda cemaat katıldı. Cenazeye siyaset, bürokrasi, eğitim camiası ve halktan çok sayıda katılan oldu.

Cenazeye katılanlar arasında Demokrat Parti(DP) G.İK. Üyesi Süleyman AYDOĞDU, işadamı Bekir BÜLBÜLOĞLU ve Kemal BÜLBÜLOĞLU, Nurettin ATAMAN, Eski TMMOB Mimarlar Odası Trabzon Şube Başkanı Bekir GERÇEK, Trabzon Ahi Evran Göğüs, Kalp Damar Cerrahi Hastanesi Baş Hekim Yardımcısı Levent KARANİS, Orhan Karakullukçu dönemi Trabzon Belediye Meclis Üyesi Hasan CÖMERT, Trabzon Belediyesi Meclis Üyesi Kemal KILIÇ, Trabzon eski Belediye Başkanı Atay AKTUĞ, Orman Genel Müdürlüğü eski Mühendislerinden Mehmet SÜMER, KTÜ Mühendislik Fakültesi Jeoloji Bölümü Öğretim Üyelerinden Sadettin KORKMAZ ve isimlerini tespit edemediğimiz daha birçok bürokrat, işadamı, siyasetçi ve halktan kalabalık bir cemaat katıldı.

Merhum Yüksek Mimar Rıza Nuri NALBANTOĞLU(65), yakalandığı kansere karşı uzun süre direndi, tedavi gördü. Ama gayretler yeterli olmadı, Hak vaki oldu ve kansere yenik düştü. Merhum NALBANTOĞLU, evli olup 2’si kız, 1’i erkek olmak üzere üç çocuk babasıydı.

Merhum NALBANOĞLU, Tansu ÇİLLER’in Başbakanlığı döneminde bir dönem DYP Merkez İlçe Başkanlığı yapmıştı. Kişiliği ile Trabzon siyasetinde çok sevilen Yüksek Mimar Rıza Nuri NALBANTOĞLU’nun vefatı Demokrat Parti camiasında da büyük üzüntüye neden oldu.

Trabzon’un Yetiştirdiği Önemli Değerlerden Olan Değerli İnsan Yüksek Mimar Rıza Nuri Nalbantoğlu’na Allah’tan Rahmet, kederli ailesine, Eş, Dost, Akraba, NALBANTOĞLU, YOMRALIOĞLU VE SÜMER Ailelerine, Sevenlerine Sabırlar Dileriz.



HABER ve FOTOĞRAFLAR: Muhammet YAVRUOĞLU


CENAZEDEN FOTOĞRAFLAR:











11 Ağustos 2010 Çarşamba

15 AĞUSTOS VE MERYEMANA

Türkiye’nin yetiştirdiği değerli yazarlardan Araştırmacı-Yazar Hüseyin ALBAYRAK, Türk Milletinin hissiyatına tercüman oluyor ve yetililere soruyor:

“Sormak gerekir; bu vatan kimin? Bu vatanda kanunların ve mevzuatın uygulanmasına kim karar verir? Başkaları deyip, isteyip de biz yapacaksak hâkimiyet bunun neresinde?”

“Para gelecek diye, turist gelecek diye değerler ayaklar altına alınırsa, yiğit duramayıp paraya boyun bükülürse o toplum mahvolmuş demektir.”



**
Karadeniz ve Trabzon'nun Şirin İlçesi Maçka'dan Bir Görünüm. FOTO: Muhammet YAVRUOĞLU

Yetkililerin aldığı ve Türkiye Kamuoyunun vicdanını çok rahatsız eden yanlış kararlar nedeniyle tepkisini ve görüşlerin dile getiren Araştırmacı Yazar Hüseyin ALBAYRAK’ın “15 AĞUSTOS VE MERYEMANA” adlı makalesini siz saygıdeğer izleyicilerimizin dikkatlerine sunuyoruz.

Karadeniz ve Trabzon'un Şirin İlçesi Maçka, Çoşandere Köyü, MERYEMANA KAYA MÜZESİ'nden
Bir Görünüş. FOTO: Muhammet YAVRUOĞLU

**


15 AĞUSTOS VE MERYEMANA


Araştırmacı Yazar Hüseyin ALBAYRAK; Foto: Muhammet YAVRUOĞLU

Din ve vicdan hürriyeti Türk’ün ve Müslüman’ın en büyük hasletidir. Tarihe baktığımız zaman dünden bugüne bunun en bariz örneklerini görürüz. Şu anda İstanbul’da ve Ülkemizin diğer şehirlerinde faal halde olan farklı inanışlara ait ibadethaneler de gözler önündedir. Bu gerçeğin dışında bir başka görüşün sahibi olmak ise kasıtlı bir düşüncedir.

Avrupa’nın muhtelif şehirlerinde de Müslümanlara ait pek çok cami vardır. Buralarda yaşamakta olan ve buraları ikamet ve çalışma yeri olarak seçmiş vatandaşlar kendi imkânları ile camiler açmışlar, inşa etmişler, hatta satılığa çıkarılan kiliseleri de satın alıp camiye dönüştürmüşlerdir.

Bu durumu 15 Ağustos’ta Trabzon Maçka ilçesinde yapılacak ayine emsal göstermek ise asla mümkün değildir. Bir yerde var olan insanlar ibaretleri için ihtiyaç duydukları mekânları açmışlar, diğer tarafta gel geç bir kalabalık güruhu gövde gösterisi için eylemde bulunacak. Eğer bu gelenler o kadar çok ibaret etmek istiyorlarsa şehir merkezinde faal kilise var ve orada bu ihtiyaçlarını gidersinler.

Yarın-öbür gün Ayasofya Müzesinde, Ortahisar, Yenicuma Camilerinde de ayin yapmak isterlerse, bu Meryemana tavizi bir emsal kabul edilip isteklerine boyun eğecek miyiz? Ortada para ve turist olduktan sonra izin veren zihniyet, bu zillete de rahatlıkla katlanır diye düşünmekten kendimi alamıyorum.

Bu arada Yunanistan’da, Avrupa’nın bazı yerlerinde aynı anlayışın gösterilmediğini ve çoğu caminin türlü bahanelerle yıktırıldığını veya gayesinden uzak maksatlarda kullanılmakta olduğunu da biliyoruz. Bu gerçek de acaba biliniyor mu?

Trabzon’un Maçka İlçesi’nde bulunan Meryemana Manastırı(Müzesi) ise sanırım bu değerlendirmenin dışında düşünülmelidir. Zira burası bir kilise değil, bir eğitim yeri idi ve asırlarca burası bir eğitim yeri olarak din adamı yetiştiren bir mekân olmuştur. İçindeki kaya kilisesi ise dışa açık olmayıp, sadece orada eğitilmekte olan kişiler içindi. Ve burası bu haliyle bir ören yeri olarak da tescili yapılmıştır.

Yasalarımıza göre ören yerlerinin ibadete açılması ise mümkün olmaması gerekir. Cumhuriyetimizin kanunları böyle demesine rağmen, bu kanunu hiçe sayanlar bir yıl öncesinden atak yaptılar, ondan sonra da bastırıp istediklerini kopardılar ve 15 Ağustos’ta Meryemana Müzesinde(Manastırı’nda) ayin yapma, daha doğrusu gövde gösterisi yapma eylemleri hakkını kanunları çiğneyerek kopardılar.

Trabzon için 15 Ağustos tarihi çok önemlidir. Çoğu kaynaklarda Trabzon’un Kommen Rum Devleti’nden fethinin gerçekleştirildiği ve Trabzon’un tekrar Türk kimliğine kavuşturulduğu bir tarihtir. Ayinin bu tarihe denk getirilmesi altında yatan gizli maksadı anlamamak için insanın biraz saf ve de aptal olması gerekir. Surda bir gedik açıldı ve bunun tamiri de çok zor…

Birkaç sene önce gemi ile gelen papaz güruhu, Trabzonluların tepkisi ile karaya çıkarılmadılar, geçen sene bunun rövanşı alınarak Meryemana’da ayin yapılmak istenildi ve bu sene de hedeflerine ulaştılar. Aşama aşama ve istediklerini de bağırta bağırda almasını bildiler.

Sormak gerekir; bu vatan kimin? Bu vatanda kanunların ve mevzuatın uygulanmasına kim karar verir? Başkaları deyip, isteyip de biz yapacaksak hâkimiyet bunun neresinde?

İsrail Devleti, gafil Araplara dolarları-altınları bastırılarak, toprakları ellerinden alınmak suretiyle devlet kurdu ve şimdi de başlarına belâ oldu. Demek ki para için, paranın gelmesi için yapılacak iş vardır, yapılmayacak iş vardır. Para gelecek diye, turist gelecek diye değerler ayaklar altına alınırsa, yiğit duramayıp paraya boyun bükülürse o toplum mahvolmuş demektir.

Cenap Şahabettin’in bir sözü vardır ve burada yeri geldiği için belirtmem gerekir: “Menfaat, bir sandalyeye benzer, ayaklarının altına alırsan seni yükseltir, başına alırsan seni alçaltır” Biz şu anda bu durumdayız…

Para gelecek, turist gelecek hayali ile haçı boynumuza taktık ve bir istavroz getirmemiz kaldı. Bu hal devam ederse sanırım oda olur.

Yazımı Milli Şairimiz Mehmet Âkif’in dizeleri ile bitireyim:

“ Sükûn belirdi ki bir milletin hayatında
Kalır senin gibi zillet esaret altında
Nedir bu meskenetin bir kımıldasana
Niçin kımıldamıyorsun, niçin, ne oldu sana?”



HAFTANIN İÇİNDEN

Hüseyin ALBAYRAK
albayrakhuseyin61@yahoo.com

BAŞBAKAN ERDOĞAN TRABZON’DA HALKA HİTAP ETTİ

Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN 10 Ağustos 2010 Salı Günü Saat 18.00’de Trabzon Taksim Atatürk Alanındaydı...

Başbakan Erdoğan’ın gelişi nedeniyle çok yoğun güvenlik önlemleri alındı. Öyle ki miting alanına giriş çıkışlarda vatandaşlar büyük eziyet yaşadı. Ve hatta Hemen doğu taraftaki İskenderpaşa Camiinin kuzey avlu giriş kapısından camiye giriş iptal edildi.

Başbakan Erdoğan, aşırı sıcağa rağmen bıkmadan usanmadan kendisini hararetle bekleyen yoğun kalabalığa hitap etmek üzere saat 17.00 yerine, 18.00 civarlarında geldi. Ve hemen halka hitap etmeye başladı. Halk Başbakanı büyük tezaruhatla karşıladı.



Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN Trabzon Taksim Atatürk Alanında halka şöyle seslendi:

“Buradan sizler aracılığıyla Akçaabat'a, Araklı'ya, Arsin'e, Beşikdüzü'ne, Dernekpazarı'na, Düzköy'e, Köprübaşı'na, Maçka'ya, Of'a, Sürmene'ye, Şalpazarı'na, Tonya'ya, Vakfıkebir'e, Yomra'ya sevgilerimi, selamlarımı, saygılarımı gönderiyorum. Sağ olasınız.

Konuşmamın hemen başında yarın başlayacak olan Ramazanı Şerifin, rahmet ayının, büyük bereket ayının, ebedi azaptan kurtuluş ayının milletimiz için, İslam dünyası için, tüm insanlık için barışa vesile olmasını Allah'tan temenni ediyorum.

Değerli kardeşlerim; ne güzel söylemiş şu Trabzon türküsü.

"Oy Trabzon Trabzon,
İçi kalayli kazan.
Sevdali günlerimde
geldi çatti Remazan."

Biz sizle sevdalıyız.
Biz Trabzon'a sevdalıyız.
Biz Karadeniz'e, Türkiye'ye sevdalıyız.
Bizi bu topraklara olan aşkımız, sevdamız yollara düşürdü.

Uzun ince bir yoldayız, gidiyoruz gündüz gece dedik ya, gideceğiz gündüz gece. Bizi bu ülkeye, bu millete olan tutkumuz yollara düşürdü. Biz bu milletin derdini kendimize dert edindik. Milletimizin derdiyle dertlendik ve onları çözmek için bu yola çıktık.

Bakın şimdi sevgili Trabzonlular, Trabzon'la ilgili çok hatıram var. Trabzon'un bende silinmeyecek izleri var. Ama bir tanesini burada özellikle bir kez daha hatırlatmak istiyorum.

Yıllar önce merhum Adnan Menderes Trabzon'a geldi ve burada bu meydanda halka hitap etmek istedi. O mitingde merhum Menderes'i konuşturmadılar. Provokasyonlar yaptılar.

O da kalktı Trabzon Belediyesinin şu balkonuna çıktı. Ve oradan "yeter, söz milletindir" diye haykırdı. 2002 yılı Eylül ayında aynı balkondan Trabzon'a ben de seslendim. Adnan Menderes, yeter, söz milletindir demişti. Ben de aynı noktadan hareketle yeter, söz de milletin, karar da milletindir demiştim. Trabzon'dan haykırdığımız o ses, o çağrı bugün Hamd olsun tüm Türkiye'ye ulaştı. Merhum Menderes'in milletle kurduğu gönül köprüsüne tahammül edemediler. Merhum Menderes'in milletle muhabbetine tahammül edemediler. Onun milleti her şeyin üzerinde gören milleti egemenliğin sahibi olarak gören demokrasi aşkını hazmedemediler. Asıl hazmedemedikleri milli iradeydi, demokrasiydi, sivil siyasetti.

İşte bugün de aynısını yapıyorlar. Bugün de milletin söz sahibi olmasından, karar sahibi olmasından rahatsızlar. Bugün de egemenliğin millete ait olmasından rahatsızlar. Bunu hazmedemiyorlar. Millet hâkim olmasın, ya? Kendileri diyor ki biz hakim olalım. Onun için millete ne diyorlar? Bidon kafalı diyorlar, kim? Bu CHP zihniyeti. Ne diyorlar? Göbeğini kaşıyanlar diyorlar, kim? Bu CHP zihniyeti. Bunlar hiçbir zaman milletle beraber olmadılar ki. Bunlar hep kaymak takımıyla beraber oldular, onlarla beraber hareket ettiler.

7,5 yıldır dikkat edin bunların AK PARTİ’yle değil, Recep Tayyip Erdoğan'la değil, aslında milletle meseleleri var. Bu ülkede artık siyasete çeteler yön vermiyor, bunu hazmedemediler. Bu ülkede artık ülkeye karanlık güç odakları rota çizemiyor, bunu hazmedemediler. Bu ülkenin kaderini artık millet kendisi çiziyor, bunu hazmedemediler. Allah'ın izniyle, sizlerin hayır dualarıyla bütün o saldırılara göğsümüzü siper ettik. Ne Trabzon'un emanetini, ne de Türkiye'nin emanetini yere düşürmedik. Aziz milletimize hayal kırıklığı yaşatmadık. Her türlü provokasyonu, her türlü kışkırtmayı, sağduyuyla bertaraf ettik. Şimdi Allah'tan iyi ki sizler varsınız sizler. Sizler olmasaydınız ben ne edeceğum?

Şimdi bakın sevgili Trabzonlular. Terör örgütü bir süredir kanlı eylemler yapıyor. Terör bir yandan güvenlik güçlerimize saldırırken, diğer yandan da şehirlerimizi, ilçelerimizi kirli senaryolarla, kirli oyunlarla tahrik etmeye çalışıyor. Buradan Trabzon'dan açık açık söylüyorum, terör örgütünün bu kanlı saldırıları esasen bir hayır kampanyasıdır.

Demokrasiye hayır diyorlar, özgürlüklere hayır diyorlar, güçlü Türkiye'ye hayır diyorlar, büyük Türkiye'ye hayır diyorlar, güvenli, huzurlu Türkiye'ye hayır diyorlar, birlik ve beraberliğe hayır diyorlar, kardeşliğe hayır diyorlar. Bunların yanında kim var? CHP var, MHP var. Beraber hareket ediyorlar. Bunlar hiçbir araya gelebilirler miydi? Eskiden CHP, MHP bir araya geliyordu, ben demiştim ki o zaman bunlar ruh ikizidir.

Şimdi BDP de bunların yanına geldi oldular ruh üçüzü. Şimdi milleti tedirgin ederek, milletimizin hissiyatını etkileyerek iç siyasete, halkoylamasına yön vermeye çalışıyorlar. Değerli kardeşlerim, benim milletim buna prim vermeyecek.
12 Eylül'de bu kirli oyunları ortadan kaldırmaya, bunları bozmaya evet mi? Mesele bu. Trabzon bu işi bitirdi evvel Allah. Ben size inanıyorum. Siz de bize inanın. Terör örgütünün içerideki kirli odaklarla, kirli çetelerle nasıl iş birliği içinde olduğunu biliyorsunuz. O yazılan iddianamelerdeki tüyler ürpertici kirli ortaklıkları biliyorsunuz.

İşte bugün de maalesef... Değerli kardeşlerim, bu kirli oyunlar böyle devam ederken... Geleceğim oraya geleceğim söz. Sağ olasınız, var olasınız.

Bu terör, bu çeteler işte bunlarla beraber maalesef birtakım siyasi partiler de bilerek ya da bilmeyerek bu oyunun figüranı oluyorlar. Terör örgütü benim askerime, benim polisime alçakça saldırırken, Ankara'da bazıları da bunu bir fırsat bilip Hükümete saldırıyor aynı anda. Terör örgütü kan döküp askerimizi, polisimizi şehit ederken birtakım kirli eller hemen şehit cenazelerinde ortaya çıkıp, onlar da şehitlerimizi istismar ediyorlar. Bu kirli bir oyun sevgili Trabzonlular.

Bir şehit musalla taşında yatarken slogan atılır mı? Benim Trabzonlu kardeşim bunu iyi bilir. Şehit ne bekler? Dua bekler. Bunlar kendilerine ait onların bazı işaretleri var, o işaretleri yaparlar, başlarlar slogan atmaya. Sen dua bilmez misin kardeşim? Git içeride namazını kıl, ondan sonra da gel cenaze namazında duanı yap, senden şehit bunu bekliyor. Ama bunlardan bunu görmezsiniz, niye? Çünkü, dert başka dert. İşte biz bu oyunu bozuyoruz, bu tuzağa düşmeyeceğiz. Allah'ın izniyle milletimizin sağduyusuyla Türkiye bu oyunlara gelmeyecek. Trabzon'da soruyorum, bütün bu kirli oyunlara karşı yanımızda mısınız? Bütün bu kirli tuzaklara karşı arkamızda mısınız? Çetelerle mücadelede, mafyayla mücadelemizde bizimle beraber misiniz? 12 Eylül'de önünüzde iki şey var. Bir darbe Anayasası var, bir de milletin Anayasası var. Milletin Anayasasına evet mi? Çünkü, CHP, MHP, BDP bunlar darbe Anayasasına çağrı yapıyorlar.
Bu arada güzel şeyler de oluyor. Geçen gün baktım Kemal Efendi diyor ki, bak bir beyaz var bu oy pusulasında, bir de kahverengi var. Biliyorsunuz diyor kahvenin rengi diyor kahverengidir. İyi ki öğrendin kahvenin rengini, bugüne kadar bilmiyor muydun? Ben de şaşırdım. Acaba dedim kahvenin rengi gerçekten kahverengi mi? Bak dedi, bir kahvenin 40 yıl hatırı vardır, dolayısıyla oyunuzu gelin o kahverenginin üzerine basın.

Şimdi ben de Kemal Efendiye diyorum ki, bak ananızın ak sütü gibi o bembeyaz yer var ya, oyunuzu gelin o damgayı, o mührü oraya basın, evet mi? Mesele bu. Bu kirli oyunları bozuyor muyuz? 12 Eylül'de istismarcıların elinden oyuncaklarını alıyor muyuz? İleri demokrasiye evet mi? Özgürlüklere evet mi? Üstünlerin hukukuna değil, hukukun üstünlüğüne evet mi? Trabzon evet diyor mu uşaklar? Evet mi? Sevdamız millet, kararımız... Sevdamız millet, kararımız... Sevdamız millet, oyumuz... Ben Trabzon'a güveniyorum, ben Trabzon'a inanıyorum. Çünkü Trabzon 1461'de kapılarını Fatih Sultan Mehmet'e açarak evet dedi. Bugün de gür bir sesle evet diyeceğini biliyorum.

Geçen yıl 11 Mart'ta burada... Geçen yıl 11 Mart'ta Trabzon'da şunları söylemiştim: Trabzon ne zaman güleceğini de bilir, ne zaman gürleyeceğini de bilir, şimdi de diyorum ki Trabzon neye hayır diyeceğini de bilir, neye evet diyeceğini de bilir.

Sevgili kardeşlerim; bakın muhalefet partileri Anayasa değişikliğiyle ilgili halkoylamasını kendileri için bir ankete dönüştürmüş. Yenilen pehlivan güreşe doymazmış. Bunlar adet edinmişler. Her yenilgiden sonra hemen ama yeniden erken seçim isterler. Şimdi erken seçimi bize kabul ettiremediler. Halkoylamasını bir seçime, bir ankete dönüştürmenin gayreti içindeler. Bakın, gittikleri hiçbir yerde Anayasa değişikliğini konuşmuyorlar.

Hiç duydunuz mu? Buraya da geldiler, Kemal Efendi buraya geldi. Anayasa değişikliğinden bahsetti mi? Sağ olsun bol bol benden bahsetti. Ve neden bu değişikliğe karşı çıktıklarını anlatmıyorlar, açıklamıyorlar. Türkiye Büyük Millet Meclisine oy kabinine girip hayır diyemeyenler, şimdi gelip millete diyor ki ben oy kabinine girmedim ama siz oy sandığına muhakkak gidin, orada hayır diyin. Bu milleti sen enayi mi zannettin? Bu millet seni Meclis'e gönderdi, orada hayır demiyorsun, şimdi geliyorsun millete diyorsun ki ben oy kabinine gitmedim, hayır demedim, ama sen şimdi sandığa git hayır de. Bu millet senin uşağın değil. İşte farkımız burada.

Sen işte benim geçen gün o memur ifademi kullandığım yerde sen CHP zihniyetinin memurusun, biz milletin memuruyuz farkımız bu. Kendi içlerinden çıkan sağduyulu sesleri, vicdanlı sesleri de bastırmak için ellerinden geleni yapıyorlar.

İşte ben kampanyayı Bingöl'de başlattım. O gün Bingöl'de CHP'li bir belediye başkanı evet dediği için disiplin kuruluna sevk edildi. CHP içinden bir milletvekili evet dediği için istifa etmek zorunda kaldı. Biz bunları hatırlatınca CHP Genel Başkanı çıkıyor ... Çalışıyorsunuz diyor.

Zaten karışıksın, biz kimsenin partisine niçin karışalım, partisinin iç işlerine, işine niçin karışalım? Bizim böyle bir derdimiz yok. Ama CHP'yi karıştırmak için dışarıdan birilerine de zaten ihtiyaç yok. Kendileri o işleri zaten yapıyorlar.

Şimdi eski Genel Başkan sürekli bizi kastederek Abbas yolcu diyordu eski Genel Başkan. Sonra ne oldu? Kim yolcu oldu? Ve enteresan önce ilk çıkışta malum yeni Genel Başkan dedi ki, ben aday değilim. Dedi mi? 2-3 kere basına açıklama yaptı değilim dedi.

Eski Genel Başkana gitti, ziyaret etti evinde o malum kaset olayından sonra. Evinde ziyaret ettikten sonra, çıktı açıklama yaptı aday değilim dedi. 1 gün sonra baktık ki adayım dedi. Niye? Emir büyük yerden geldi. Memur ya, onun memurluğu böyle, CHP zihniyetinin memurluğu. Bu nasıl bir dürüstlük?

Şimdi iş meydana çıktı, demek ki o kaseti, o CD oyununu hazırlayanlar da ortaya çıktı. Değerli kardeşlerim, bu CD'ler, bu kasetler siyasette maalesef rezalet. Eğer siyasete soyunan, siyasetin içine giren, hele hele bu temsil makamlarında olanlar ahlaki yönden bozulmuşsa, eğer bu ahlaki yönden bozulanlarda hâlâ siyaset yapıyorsa, bu milletin değerleriyle bunlar çatışıyorsa benim milletim ahlak yoksunu olan bu türlerini herhalde barındırmayacaktır. Hele hele hanım kardeşlerim bu türlerine en büyük dersi sandıkta vermesi gerekir diye inanıyorum.

Bu nedir bu? Kendi eşine en önemli saygısızlıktır, kendi eşine hakarettir. Maalesef bunları anlamak mümkün değil. Şimdi yeni Genel Başkan farklı sözlerle aynı şeyi söylüyor. Her gittiği yerde diyor ki bunlar gidici. Abbas yolcu diyenler yolculuğa çıktı biliyorsunuz.

Bize gidici diyenlere de milletin en güzel cevabı... 12 Eylül'de verecek. Zaten şimdiden başladı söylemeye. Eğer yüzde 51 alırlarsa diyor referandumda, hayır da yüzde 49 çıkarsa bu diyor başarısızlıktır. Ben daha baştan bir şeyler söyledim, ne dedim? Benim Partim 2011 seçimlerinde, 22 Temmuz'da da söylemiştim hatırlarsanız, demiştim ki benim Partim 2. parti olursa ben Partimin Genel Başkanlığından çekilirim, yok çekilirim. Ve ama dedim Ana Muhalefet, yavru muhalefet siz çekilebilir misiniz? Bak Batı'da, her yerde başarısız olan liderler o koltuklarda durmazlar, bırakır giderler. Ama eski Genel Başkan zaten dedi ki ben ölene kadar buradayım. Ama ben diyorum ki hayır. Eğer başarısız oluyorsam, benim Partim 2. oluyorsa ben o zaman çekilirim, bir başka arkadaşım gelir alır, ben de onun yanında bu millete hizmet etmeye devam ederim. Çünkü, bu millete biz bir şeyleri anlatacağız. Benim ülkemde bir şeylerin olacağını benim milletim görecek. O koltuklara yapışanlar ölene kadar orada kalmamasını öğrenecekler, bunu bilecek. Bunun örneklerini de biz vereceğiz.

Nasıl Cumhurbaşkanlığında Dışişleri Bakanı arkadaşımı Cumhurbaşkanlığı makamına taşımayı kendimiz için bir fazilet görmüşsek, aynı şeyi biz bunda da yaparız, aynı şeyi. Hatta eski cumhurbaşkanlarından bir tanesi dedi ki, o makam önünüze geldiği zaman kimse onu elinin tersiyle itmez dedi. İttik ne oldu? Kalktın da bir açıklama yaptın mı? Yapamadın. Niye? Yapamaz. Çünkü, bu bir yetişme meselesi.

Şimdi değerli kardeşlerim; inşallah bu devran artık böyle dönmüyor. Şimdi 70 model ifadelerle konuşuyor yeni Genel Başkan. Dün Konya'da konuşuyor, çok enteresan, kişi başına düşen gelir 2.500 dolardan 10 bin dolara nasıl çıktı bunu anlatıyor. Bu 10 bin dolar kimin geliridir, kim kazandı, kim götürdü diye soruyor.

Böyle saçma bir soruyu herkes sorabilir ama, ekonomi eğitimi aldığını söyleyen bir Genel Başkan söyleyemez. Ama normaldir, Malatya'ya gidiyor söylediği şu: Bu Anayasada kayısıyla ilgili bir şey var mı? Giresun'a geliyor, bu Anayasada fındıkla ilgili bir şey var mı? Rize'ye geliyor, bu Anayasada çayla ilgili bir şey var mı? Değerli kardeşlerim, bu yemek kitabıyla Anayasayı karıştırdı birbirine. Anayasa başka bir şey, yemek kitabı başka bir şey…

Değerli kardeşlerim; bu Beyefendi zamanında SSK'nın Genel Müdürlüğünü yaptı. Zarar zarar zarar hep böyle… Bakınız, Dersim'le ilgili bu zihniyet, bu CHP zihniyeti çok enteresandır Dersim bombalamasında 10 bin, 20 bin, 30 bin, 40 bin, 50 bin kişinin öldürüldüğü söylenir. O zaman bu emri, bu talimatı veren iktidarın başında Cumhurbaşkanı olarak kim vardı? İsmet İnönü vardı. Bakın bu kadar insan öldü. Bu kadar insan öldürülürken şu anda onu savunanlar hangi yüzle bu milletin karşısına çıkıyorlar? Yeniden o günlere dönmemeye evet mi?

Değerli kardeşlerim; hep söylerler ama aynı şeyleri söylemek doğru değil. Biz dürüst olacağız. Biz hiçbir zaman milletimizi rahatsız eden oyunların içerisinde olmayacağız.

Sevgili kardeşlerim; bakınız 411 oyla biz Meclis'imizden bir karar geçirdik. Neydi o? Genç kızlarımızın başörtülü olarak üniversiteye gitme olayı, değil mi? Şimdi biz burada MHP'yle beraber hareket ettik. Fakat 411 oyla Meclis'ten geçen bu kararı Anayasa Mahkemesi'ne kim götürdü? CHP götürdü. Kemal Bey, senin de onun altında imzan yok muydu? Şimdi çıktın diyorsun ki başörtü meselesini ben hallederim diyorsun. Ayıptır ayıp, dürüst ol dürüst, dürüst ol.

Bunlar istismar için her şeyi yapar. Bir ara İstanbul'da çarşaflı kardeşlerimizin yanına gidip onların yakalarına CHP rozeti taktılar. Fazla sürmedi, otobüste bir başörtülü kardeşimizi tekme tokat dışarı attılar. Mersin'de aynı şeyi yaptılar. Bunlarda özgürlük diye bir anlayış yok, inanç özgürlüğü diye bir anlayış yok, eğitim özgürlüğü diye bir anlayış yok. Bunlar insanı insan olarak karşılamak gibi bir anlayış yok. Bizde yaratılanı yaratandan ötürü sevmek var. Türk'üyle, Kürt'üyle, Laz'ıyla, Çerkez'iyle, Gürcü'süyle, Arap'ıyla, Roman'ıyla, Alevi'siyle, Sünni'siyle ne olursa olsun yaratılanı yaratandan ötürü sevmek var. Biz buyuz, buna evet mi? Mesele bu.

Milletin derdi başka, bunların derdi başka. Hep gazeteler başlık attı hatırlayın, CHP çarşaf açılımı yapıyor, CHP Kur'an kursu açılımı yapıyor. Şimdi çıktılar bir de genelge yayınladılar. Ramazan'da içki içmek yasaktır dediler. Sonra da çıktılar din tüccarlığından bahsediyorlar. Beni geliyor din tüccarı olmakla suçluyor.

*Bay Kemal, bak bizim abdestimizden şüphemiz yok, namazımızdan şüphemiz olmaz. Senin kalibren de buna yetmez. Bak, istismar nedir biliyor musun? Bir insan bir şeyi yapmaz, yaşamaz da, onu yapıyormuş gibi görünürse onu yapanları aldatmak için bunu yapıyorsa istismar budur. Ama sen bunun istismarını bile yapsan ben derim ki ciddi ilerleme var ve bundan mutlu olurum. Olur ya istismardan aslına geçebilirsin, bu bakımdan hayırlı olur.

Ve çok da bol keseden atıyor. Hani bir zamanlar böyle birilerine 5 veririm diyenler vardı ya, 2 anahtar dağıtanlar vardı ya, sonra ne oldu? Bu anahtarlar geldi mi? Hani arabalar, hani apartman daireleri? Ama biz elhamdülillah bakın şu anda 439 bin konut yaptık. Ve 10 yıl, 15 yıl, 20 yıl vadeyle vatandaşlarımızı bunları şu anda dağıtıyoruz.
Ve şu ana kadar 330 bin konutu sahiplerine teslim ettik. Zaten bu konutlardan Trabzon'da alan kardeşlerim de biliyor.

Değerli kardeşlerim, bunlar milleti perişan ettiler. Bunların zaten bu memlekette dikili kazıkları yok. Fakat benim milletim de bunları çok iyi tanıyor. Çok iyi tanıdığı için de zaten bugüne kadar bunlara hiçbir zaman kalkıp tek başına iktidar vermedi.


Sevgili kardeşlerim; şimdi şöyle bir şeyi size hatırlatmak istiyorum: Dün bir gazetede bir yazı yayınlandı. Kurultayda ayakkabılarını çıkarıp, masanın üzerine çıkıp da gözyaşlarıyla alkışlayanların gazetesi, bunları biliyorsunuz kimlerin olduğunu. Neden hayır diyorum başlığını atmış. Yazıya ama neden hayır dediğine ilişkin somut hiçbir şey yok. Ben hep diyorum, bunlar aslında neden hayır denilmesi gerektiğini anlatırken, neden evet denilmesi gerektiğini anlatıyorlar. Maşallah bol keseden de dağıtıyor.

Zamanında az önce söyledim 2 ev, 2 araba vaat edenler vardı, bunlar milleti perişan edip gittiler. CHP Genel Başkanı da şimdi onların izinden gidiyor. Buraya da geldi, ne dedi size burada? Hele hele beni bir Başbakan yapın, nasıl stat yapılırmış göreceksiniz dedi. Dedi mi? İnanmadınız değil mi? Gençler, inanmadınız değil mi?

Bu söze aslında bir Trabzon türküsüyle cevap vermek yakışır. Şimdi o Trabzon türküsünü ben bir okuyayım.

Ağasar dereleri aksa yukarı aksa,
bu millet seni Başbakan yapmaz
böyle vaatlerin çoksa.

Trabzonspor Stadı CHP'nin iktidarını beklerse off off, daha çok bekler.

Biliyorsunuz Akyazı'da stat çalışmalarına başladık. Ben şimdi bugün buraya gelirken, biliyorsunuz olimpiyat şehri Trabzon'umuzda hazırlıkları kontrol ederek geldim. 7.500 kişilik çok amaçlı kapalı spor salonumuzun inşaatını gezdim. Hamd olsun yoğun bir şekilde inşaat devam ediyor. Bu yılsonu orası bitecek.

Ondan sonra olimpik yüzme havuzunun olduğu kapalı salonu gezdim, orada da yine büyük ihtimalle yılsonuna kadar o da yetişecek, o da hızla devam ediyor.

Ve ardından da Söğütlü'deki atletizm pisti olacak, aynı zamanda stat görevi de görecek. Orayı da gittik gezdik, o da inşallah süratle devam ediyor. O da inşallah bu program içerisinde bitecek.

Ve bir diğer olay da Allah nasip ederse ihale Akyazı'daki Trabzon Stadıyla 40 bin kişilik bir stat oluyor, 22 Eylül'de ihalesi yapılacak, proje tamam. Ve dolgu ihalesi yapılıyor.

Bu arada Trabzonspor UEFA Avrupa Ligi Play Off turunda İngiltere'nin Liverpool takımıyla eşleşti. İlk maç 19 Ağustos'ta Liverpool'da. Rövanş 26 Ağustos'ta burada. Şimdi şöyle 20 Ekim 1976'ya zaman tünelinde bir gittim. 20 Ekim 1976'ya. İnşallah o çok amaçlı kapalı spor salonuna da Hayri (GÜR) babanın adını veriyoruz. İnşallah buranın biliyorsunuz sporunda önemli bir yeri var, onun adını veriyoruz.

Ve Hüseyin Avni Aker Stadında Trabzonspor Cemil Usta'nın golüyle Liverpool'u burada yenmişti. 34 yıl sonra biz Trabzonspor'dan aynı zaferi bekliyoruz.

Trabzonspor'un Liverpool'u yendiği maçın 11'inde o zaman şimdiki teknik direktör Şenol da vardı. O Şenol şimdi Trabzonspor'un başında Hocamız, aynı zamanda milli takımımızı dünya 3.'sü yapan takımın da başındaydı biliyorsunuz. Hocamıza, futbolculara, Trabzonspor'a da burada başarılar diliyorum.

Değerli kardeşlerim; tabi bu statla birlikte 7.500 kişilik bu büyük kapalı spor salonu Anadolu'nun en önemli kapalı spor salonlarından bir tanesi olacak ve az önce de ifade ettiğim gibi Merhum Hayri Gür'ün adını oraya veriyoruz. Ve o da zaten Nisan ayında hakkın rahmetine kavuşmuştu. Bu vesileyle kendisini de tekrar anmış oluyoruz.

Ve değerli kardeşlerim burada şu hususun altını da çizmek istiyorum: Anayasa değişikliği konusunda CHP Yönetimi CHP tabanından çok farklı bir yerde duruyor.

Onun için ben tabana diyorum ki, CHP'ye oy veren kardeşlerim, MHP'ye oy veren kardeşlerim sakın bu yönetimin düştüğü oyuna siz düşmeyin. Şu anda MHP, CHP'nin yedeği haline gelmiş zaten, adeta vagonu olmuş. Ve inanıyorum ki bu oyunu 12 Eylül'de bozacağız. Trabzon'da kim hangi partiye oy vermiş olursa olsun, gelecek seçimde hangi partiye oy verecek olursa olsun 12 Eylül bir seçim değil, 12 Eylül bir halkoylamasıdır. 12 Eylül'de partilere, Hükümete, muhalefete değil; kendinize, geleceğinize oy vereceksiniz.

Değerli kardeşlerim; 12 Eylül'de neyi oylayacaksınız, onların anlatmadıklarını ben anlatıyorum size. 12 Eylül'de neye evet diyeceksiniz, bunu da sizlere kısaca aktarmak istiyorum. Şimdi bakın Anayasa değişikliğiyle son derece demokratik bir kurum getiriyoruz. Bu da Batı'da ombudsmanlık denir. Biz buna kamu denetçiliği kurumu diyoruz. Kamu denetçiliği kurumuna inşallah bu kurum şu anda İsveç'te başarıyla işleyen ve dünyanın en çok gelişmiş kurumlarından, özellikle de ileri demokrasilerde bu kurumdan çok istifade edilir ve bunu kamu denetçiliği kurumunu huzurunuza getiriyoruz. Buna evet mi? Değerli kardeşlerim, İsveç'e nereden gitti bu kurum diye sorarsanız onu da söyleyeyim, Osmanlı Devletinden gitti. Burası da ilginçtir, tıpkı vakıf sistemi gibi.

Sevgili kardeşlerim, bütün bunların yanında Trabzonlu bir kardeşimin herhangi bir sıkıntısı olduğunda hemen müracaat edeceği kurum bu olacak. Şeyh Edebali'nin söylediği gibi "insanı yaşatacağız ki devlet yaşasın." İnşallah bununla devletimiz çok daha güçlü bir hale gelecek. Benim Trabzonlu genç kardeşim memur olacak, sınavı kazanmış, komşusuna, bakkala, manava, kasaba güvenlik soruşturması yapıyorlar. Bakıyorlar, evdekiler ne âlemde, hanımı nasıl.

Bunları yapıyorlar. Ahh ahh neler yaptılar. Atama yapacağım, bakıyorsun gitmişler evi soruyorlar. Kapıcıya mapıcıya kimdir nedir, neyin nesidir, kimlerle ilişkisi var, nasıl giyinir, ne yapar bunları bile. Ya bırak ne uğraşıyorsun onlarla. Bunları yaşadık. İleri demokrasilerde böyle bir şey olur mu? Ama bizde oldu. Ve fişleme yaptılar fişleme. Bu fişlemenin kaldırılmasına evet mi? Artık herkes kendisi hakkındaki bilgilere ulaşacak, yanlış bilgileri düzeltilecek. Bunların yanlış amaçlarla kullanılması önlenecek. Kişilerin özel hayatını, aile hayatını, kişisel verileri koruma altına alıyor ve böylece fişlemeye son veriyoruz. Bu insani düzenlemeye, bu modern düzenlemeye 12 Eylül'de son veriyoruz, yeni bir dönemi başlatıyor.

Benim işçi kardeşim, değerli kardeşlerim, iki sendikaya rahatlıkla gidip üye olabilecek, evet mi? Memurların toplu görüşme hakkı var ama, toplu iş sözleşmesi hakkı yok. Şimdi toplu iş sözleşmesi hakkını getiriyoruz, evet mi? Bununla kalmıyor, benim emekliler, emekli memurlar onların böyle bir imkanı yoktu. Şimdi bu toplu iş sözleşmesinden memurların aynı şekilde emekli memurlar da istifade edecek, evet mi?

Değerli kardeşlerim, grev hakkına getirilen anayasal sınırlandırmalar ortadan kaldırılıyor, evet mi? Grev esnasında ortaya çıkan zararlardan artık sendikalar sorumlu tutulmayacak, evet mi?

Değerli kardeşlerim; bütün bu adımlarla beraber tabi hanım kardeşlerime de yeni bir süreç başlatıyoruz. Çocuklarımız için, istikbalimiz için yeni bir süreç başlatıyoruz. Anasız, babasız, kimsesiz, çaresiz çocuklarımızı kendi kaderlerine terk etmiyor, onları sadece yasaya, mevzuata değil, anayasal teminat altına alıyoruz. Buna evet mi? Çocuklarımız için, istikbalimiz için, gerçek manada sosyal devlet için evet mi? Hukuk artık birilerinin arka bahçesi olmaktan çıkıyor. Hukukta kapalı devre sistemine son veriyoruz. Üstünlerin hukukundan hukukun üstünlüğüne geçiyoruz. Buna evet mi?

Sevgili kardeşlerim, Anayasa Mahkemesi gelişmiş ülkelerdeki gibi bir yapıya kavuşuyor. Buna evet mi? Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu artık sadece birilerinin belirlediği değil, ilk kademe mahkemelerinin de söz sahibi olduğu bir yapıya kavuşuyor. Buna evet mi? Ve siyasetin hukuk sistemine müdahalesine son veriyoruz. Hukukta ideolojik yapılanmaların, taraf tutmanın önüne geçecek düzenlemeyi getiriyoruz. Buna evet mi?

Değerli kardeşlerim; şimdi bir şeyi daha burada özellikle vurgulayayım. Trabzon'a geldik, acaba Trabzon'da neler yaptık? Şimdi buradan çıkacaksınız. Buradan dağıldıktan sonra duyanlar duymayanlara, bilenler bilmeyenlere bunları anlatacak. Durmak yok... Yola devam. Çalınmadık kapı bırakmayacağız. Bazı kapılar yüzünüze kapanabilir önemli değil, yine çalacağız yine.

Değerli kardeşlerim; yola çıkarken biz ne dedik? Türkiye'yi dört temel taş üzerinde yükselteceğiz. Eğitim, sağlık, adalet, emniyet. Eğitimde kitapları ücretsiz olarak veriyor muyuz? İlköğretimde, ortaöğretimde. Bakınız ilköğretimde yoksul ailelere erkeklere 20 lira, kızlara 25 lira veriyor muyuz? Ama sesiniz az çıkayi. Ortaöğretimde erkek öğrencilere 35 lira, kız öğrencilere 45 lira veriyor muyuz? Bunlar pozitif ayrımcılık. Parayı kime veriyoruz? Anneye veriyoruz. Çünkü babaya vermiyoruz, dumansız havayı seviyoruz onun için. Duman olup gitmesin istiyoruz. Anneler bak size veriyoruz ama, yine duman olmasın ha, sakın. Buna da dikkat edeceğiz hem sağlığınıza, hem cebinize, buna dikkat.

Değerli kardeşlerim; Tonya, Beşikdüzü ve Vakfıkebir sağlık meslek liselerini hizmete açtık. Trabzon'da farklı türde 42 liseyi hizmete açtık. Türkiye genelinde 149 bin derslik yaptık, 149 bin. Değerli kardeşlerim, üniversite öğrencilerine ayda 200 lira veriyoruz. Fakat şimdi sabah, öğle, akşam olmak üzere beslenme yardımı olarak da buna bir 120 lira daha ilave ediyoruz, toplamda 320 lira destek veriyoruz.

Ve Trabzon'a yaklaşık 9 bin bilgisayar gönderdik okullarımıza, bilişim teknolojisi sınıflarına, bunları biz kurduk, daha önce bunlar yoktu. Ve gençliğimiz istiyoruz ki çok farklı olsun. Sportmen bir gençlik olsun ve sporun önemli merkezlerinden Trabzon şu yaptığımız yatırımlarla birlikte çok daha farklı bir noktaya, çok daha farklı bir konuma geliyor. Ve spor salonlarımızın sayısı sürekli olarak böylece artıyor.

Değerli kardeşlerim; Karadeniz Teknik Üniversitesinin bünyesinde 9 fakülte, 2 enstitü, 4 meslek yüksekokulu, 2 yüksekokul, 5 araştırma ve uygulama merkezi hizmete girdi. Tekno kentin açılışı da en kısa sürede yapılacak. Yüksek öğretimde bu sene yatırım programında toplam 3.900 yatak kapasiteli 5 yurt projesini de inşallah tamamlayacağız.

Değerli kardeşlerim; sağlıkta yaptığımız yatırımların toplam bedelini söyleyeyim. Trabzon'da 242 trilyonluk sağlık yatırımı yaptık. Az önce işte Akçaabat'taki hastaneyi de şöyle gittim yerinde gördüm. Maşallah orada da modern bir hastaneyi şu anda yıl sonuna kadar bitiriyoruz ve onun da açılışını yapacağız. Tabi 200 yataklı Ahi Evran Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ek Binası, bunun yanında 25 yataklı Şalpazarı İlçe Hastanesi, 25 yataklı Çaykara İlçe Hastanesi, 50 yataklı Köprübaşı Vali Recep Yazıcıoğlu İlçe Hastanesi ve 10 adet sağlık ocağını biz tamamladık ve hizmete açtık. Bunun yanında 50 yataklı Araklı Devlet Hastanesi Ek Binası, 16 yataklı Sürmene Devlet Hastanesi Ek Binası, 22 yataklı Of Devlet Hastanesi Ek Binası, Fatih Devlet Hastanesi Ek Binası, 10 yataklı Of Gürpınar İlçe Hastanesi, Düzköy Sağlık Merkezi, 51 yataklı Maçka Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi, Numune Hastanesi, Cihan ... Poliklinik Binası vesaire bunlar hazırlandı ve Trabzon'un hizmetine değerli kardeşlerim sunuldu, hayırlı olsun.

TOKİ aracılığıyla 3.215 konut inşaatını başlattık ve 2.328'ini sahiplerine Trabzon'da teslim ettik.

Ulaştırmada biliyorsunuz Karadeniz Sahil Yolunu işte biz geldiğimizde yüzde 35'i yapılmıştı, şimdi biz onu neredeyse tamamlama noktasına getirdik. Bütün o tünellerden geçiyorsunuz ve Karadeniz ne hale geldi ortada. Ben huzurunuzda Belediye Başkanımıza da çok teşekkür ediyorum. Orhan Bey de maşallah çok kısa zamanda hamdolsun Trabzon'umuzda sahil şeridinde olsun, diğer yerlerde olsun yoğun bir değişimi, kentsel değişim ve dönüşümü bizlere yaşatıyor, başarılarının artarak devamını diliyorum.

Ve Trabzon'da 2002 yılına kadar 73 kilometre bölünmüş yol vardı. Biz şurada 7 senede Trabzon'da 77 kilometre bölünmüş yol yaptık. Düşünün, 79 senede 73 kilometre, 7,5 senede 77 kilometre. Farkımız bu.

Değerli kardeşlerim; bütün bunların yanında Trabzon Havalimanının durumu. Bakınız Trabzon Havalimanı biz geldiğimizde ihtiyaçlara cevap veremez durumdaydı. Aralık 2008'de yepyeni bir iç hatlar terminal binasını tamamlayarak sizlerin hizmetine sunduk. Eski terminal binasını ise sadece dış hatlara yönelik olarak düzenledik.

Böylece havalimanının yolcu kapasitesini 3 milyon 500 bine çıkardık. Ve neticesini de çok kısa zamanda verdi. Bu ne demek biliyor musunuz? Biz geldiğimiz güne göre Hamd olsun, yüzde 300 artış gerçekleşti. 2002 yılında 396 bin olan yolcu sayısı, 2009 yılında 1 milyon 469 bine çıktı. Mesele bu. Halep oradaysa arşın Trabzon'da…

Değerli kardeşlerim; tabi bir şeyi daha burada vurgulamak istiyorum. O da şudur: Ziraat Bankası biz göreve geldiğimizde yüzde 59 faizle kredi veriyordu. Şimdi yüzde 13'le. Ve sübvansiyonlarla 5,5.

Bakın 2002'de kim vardı iktidarda? MHP vardı, DSP vardı, ANAP vardı. 2002 yılında çiftçilerimize 1,5 milyon Türk Lirası kredi vermiş. 2010'un ilk 6 ayında Allah aşkına şuna dikkat edin: 32 kat artışla 53 milyon tutarında kredi verdirdik. Hesap ortada. Diyorlar ki bu iktidar çiftçinin yanında değil. İnsaf, yüzde 59 faizle kredi veriyordunuz, şimdi sübvansiyonlarla olunca yüzde 5,5, sübvansiyonsuz yüzde 13. Hesap ortada.

Değerli kardeşlerim; inşallah Atasu Barajını da yani şurada yıl sonuna kadar bitirme durumumuz var. Ve Atasu Barajının bitişiyle de Trabzon'da artık su konusunda da bir sıkıntı inşallah yaşamayacağız.

Ve bir diğer konu, özellikle onun da üzerinde durmak istiyorum. Değerli Trabzonlu kardeşlerim, çok basit bir şey, diyorlar ki bunlar Türkiye'yi borçlandırdılar. Biz görevi geldik devletin borç stoku yüzde 74'tü. Şimdi ne biliyor musunuz?

Küresel krize rağmen yüzde 45. Bak 74 nire, 45 nire. Bakınız, devletin borçlanma faizi neydi biliyor musunuz? Devlet borçlanırken yüzde 63 faiz veriyordu. Yani 100 liraya 63 lira faiz. Şimdi biz ne veriyoruz biliyor musunuz? 100 liraya biz şimdi 8 lira faiz veriyoruz. Bu büyük faizler kimin cebinden çıkıyordu o zaman? Benim vatandaşımın cebinden çıkıyordu. 63 lira faiz ödüyordu 100 lira için. Ama şimdi 8 lira. Kimin cebinde kalıyor bu para? Benim vatandaşımın cebinde kalıyor. Enflasyon yüzde 30'du, bu bir canavardı, parayı eritiyordu güneş karşısındaki kartopu gibi, eritiyordu.

Ama şimdi ne oldu? 7,6'ya düştü enflasyon. Maalesef. Biliyorsunuz tilki erişemediği üzüme ne dermiş? Koruk. Kedi de ulaşamadığı ciğere ne dermiş? Mundar. Bunlar bu.
Ne diyeyim? Sonra bunların kılavuzu karga, sıkıntı orada… Onlar da evet desin.

Şimdi değerli kardeşlerim, 12 Eylül bir milat olacak evvelallah. Ve 12 Eylül Trabzon için milat olacak, Türkiye için milat olacak. Gelin hep birlikte evet diyelim. Gelin bembeyaz yeni bir sayfa açalım.

Sevgili hemşerilerim, her evet demokrasiye davettir. Her evet adalete davettir. Her evet özgürlüğe davettir, hukuka davettir. Biz Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak 14 gün, 14 gece orada çalıştık, üzerimize düşeni yaptık. Biz sizin bize yüklediğiniz emanetin hakkını verdik. Şimdi evet, söz sizde, şimdi evet, karar sizde, mühür de sizde. Öyleyse sevdamız millet, kararımız... Sevdamız millet, kararımız... Sevdamız millet, oyumuz... Trabzon evvel Allah bu işi bitirdi.

Şimdi bizim bir de biliyorsunuz şarkımız var. Neydi o? Onu da söyleyelim noktayı, mührü vuralım. Bayrakları şöyle bir göreyim. Çok yormadım değil mi siz? Bayrakları bir görelim bakalım şuradan da.

Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda. Bana her şey sizi hatırlatıyor. Bana her şey sizi hatırlatıyor. Bana her şey sizi hatırlatıyor.

Günümüz kutlu olsun. Ramazanı şerifiniz mübarek olsun. 12 Eylül inşallah çifte bayram olsun. Allah'a emanet olun. Sağ olunuz, var olunuz.”

Konuşmaların bitiminde Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN halk ile vedalaşırken sıcak anlar yaşandı ve başbakan ERDOĞAN halka karanfiller attı.


HABER ve FOTOĞRAF: Muhammet YAVRUOĞLU

















10 Ağustos 2010 Salı

YARIN: 11 AYIN SULTANI RAMAZAN-I ŞERİF BAŞLIYOR

HOŞ GELDİN YA ŞEHR-İ RAMAZAN



BU AKŞAM: İLK TERAVİH, BU GECE: İLK SAHUR

İslam dünyası ayakta… Yarın(11.08.2010 Çarşamba) Mübarek Üç Ayların üçüncüsü olan Ramazan-ı Şerif Ayı yarın başlıyor.

Müslümanlar büyük bir sevinç ve coşku ile ilk teravih namazlarını kılacak ve bu gece sahura kalkacaklar…

“Allah’ım Ramazan-ı Şerif-i hakkımızda hayırlı ve bereketli kıl. Bütün Müslümanlara rahmet eyle… Müslümanların acı ve gözyaşlarını dindir… Bütün insanları ıslah eyle…”

Mübarek Ramazan ayı ile ilgili Fikret UÇAR hoca efendinin kaleme aldığı “RAMAZANA GİRERKEN” isimli Makalesini sizlere sunuyoruz. Hayırlı Ramazanlar…


**

RAMAZAN’A GİRERKEN


Allah’ın (C.C.) özel zaman dilimlerinden birisi de, maddî ve manevî sayısız güzellikleriyle ve tarifsiz bereketiyle mübarek Ramazan ayıdır. Allah’ın (C.C.) rahmet ve mağfiretinin bir derya misali coştuğu evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da ateşten azatlık olan mübarek iklime girecek olduğumuz şu günlerde, böyle bir yazıyı sizinle paylaşmak istedik.

11 Ağustos 2010 Çarşamba günü Ramazan ayının ilk günüdür. Allah’ın izniyle Salı akşamı ilk teravihi kılacağız. Ramazan bereketi bol, hayrı çok olan bir aydır. Bu ay yardımlaşma ve iyilik ayıdır.. Orucun terbiye etmesiyle maddî ve manevî kirlerden temizleneceğimiz aydır. Nefis muhasebesi için bulunmaz bir fırsat ayıdır. Bu ay İnsanlığı, ahlâkî bozulmadan, cehaletten kurtarıp, ilme, medeniyete götüren Kur’ân-ı Kerîm’in, Rasûlullah(S.A.V.) Efendimize indirilmeye başlandığı aydır. Bu ayın Kur’an ayı olması sebebiyle Kur’an’ın en çok okunduğu aydır.

Yüce Allah, Bakara suresi 185. Âyette “Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak kendisinde Kur’an’ın indirildiği aydır. Sizden her kim bu ayda bulunursa oruç tutsun” buyurmaktadır. Peygamber (as) “Ramazan’da bir gün oruç tutmayan, tüm zamanlarda oruç tutsa yine onun yerine geçmez” buyuruyor.

Ramazan; hayatı düzene sokmayı, insanı olgunlaştırmayı, kaynaştırmayı ve yardımlaşma duygusunu güçlendirmeyi hedefler. Ramazan ayı, bir bakıma manevi eğitim ve terbiye ayıdır.

Ramazan ayının başında Allah’ın rahmeti sağanak gibi yağar, ortasında elimizdekiler bereketlenir ve sonunda içimizde cehennemden azad olma umudu belirir. Ramazan geçmiş bir yıllık manevi temizlik ayıdır. Bu ayda kalbimize bir şekilde yerleşen günah kirlerini, kin, nefret, haset, benlik ve ihtiras gibi kalbi hastalıkları orucun manevi desteğiyle tedavi etme imkânı buluruz.

Mide yemek içmekten korunduğu gibi; dili de yalandan, kötü sözden, boş laftan uzak tutmalıdır. Göz harama ve yanlış yerlere bakmamalı, kusur aramamalıdır. Kulak gıybet, dedikodu ve abes şeyler dinlememelidir. En önemlisi de kalp ve zihin güzel şeyler düşünmelidir. Ruhun orucu: aşırı ihtiraslardan uzak bulunmak ve kanaat sahibi olmaktır. Aklın orucu, heva ve heveslere uymamaktır. Nefsin orucu yeme içme ve harama karşı ketum olmaktır. Rivayet edilmiştir ki; “Oruçlunun uykusu ibadet, susması tespih, yaptığı amel (sevap açısından) iki katlıdır, duası makbuldür, günahı da bağışlanır.”

Bir hadisi Şerifte; “Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha güzeldir” buyrulmaktadır. Oruç ile günlük âdetler, ibadet hükmüne geçer.

Oruç güzel ahlak ve güzel hasletler kazandırır. Oruç, gafletten ve unutkanlıktan kişinin uyanık kalmasını, nefsine hâkim olmasını sağlar. Oruç sabırdır ve devam edilmesi iradeyi ve tahammülü kuvvetlendirir. Önümüze çıkan engellere karşı dayanma gücü verir. Beden, yemeden içmeden kesilmekle meleklere benzer ve onların dostluğunu kazanır.

Zekâyı açar, hafızaya kuvvet verir. Oruç programlı olmayı, düzenli hareket etmeyi öğreterek zaman ve enerji israfından korur, iktisatlı davranmayı öğretir. Zenginlere tattırdığı açlık ile merhamet duygularıyla fakirlere yardım hissini aşılar. Vicdansızlığı ve kalp katılığını engeller. Bencilliği ve cimriliği izale eder. Kişiyi daha fazla hayır yapmaya yöneltir. Tükenmez bir hazine olan kanaat ve kanaatkârlığı kazandırır. Az ile yetinmeyi, çoğa şükrü ve tevekkül duygularını geliştirir. Rabbine karşı aczini ve zayıflığını itiraf etmesine ve O’nun kudret ve rahmetine iltica etmesine sebep olur.

Oruç sadece yeme, içme ve şehvetleri terk etmek değildir. Zaten bunlar normal zamanda mubah olan şeylerdir. Madem oruçla, mubah olan şeyler bile Allah için terk ediliyor, Allah’ın sevmediği çirkin amellerin terk edilmesi daha evlâdır. Yoksa yeme, içmeyi terk etmesi ona açlık olarak kalır. Hz. Peygamber bir Hadisi Şerifte, “Nice oruçlu vardır ki, orucundan kendisine açlıktan başka bir şey yoktur. Nice kıyam edenin (namaz) kıyamından kendisine uykusuzluk ve yorgunluktan başka bir şey yoktur” buyurmaktadır.

Her isteyen Müslüman, bütün azalarını haramlardan ve boş şeylerden korumak suretiyle oruç tutarak, manasını anlamak arzusuyla bol bol Kur’an okuyarak, yerli yerince harcamak saikiyle zekât ve fitre vererek, Allah ile baş başa kalıp kulluğunun muhasebesini yapmak düşüncesiyle Ramazanın son 10 günü itikâfa girerek, iftar ve sahurda komşularına ikramda bulunmak gibi tarifsiz güzellikleri yaşayarak bu aydan azami ölçülerde faydalanmalıdır.

Esasen her Müslüman kendisine bu ayda nefsinde gördüğü bir eksikliği giderme konusunda somut bir hedef koymalı ve bütün Ramazan ayı boyunca hedefe ulaşmaya çalışmalıdır. Zira bir müminin her açıdan en dinamik olduğu ve manevi olarak hazır olduğu bu aydan azami ölçülerde istifade etmesi akıllıca bir hareket olacaktır.


Ayrıca kız erkek ayrımı yapmadan çocuklarımızın ellerinden tutarak camilerde yerlerimizi almamız gerekir ki, öldüğümüz zaman camideki yerimizi dolduracak cemaat sıkıntısı husule gelmesin. Hz. Ömer’in hilâfetinde cemaatle kılınmaya başlayan (İslâm ülkelerinin birçoğunda halen 20 rekât kılınmaktadır) teravih namazını çabuk kılmak, ramazanın yarısında camiyi terk etmek ya da oruç tuttuğu halde diğer ibadetlere karşı ilgisiz kalmak gibi yanlış davranışlardan uzak durmanın gereği de açıktır.

Dikkat çekmek istediğimiz bir husus da şudur. Özellikle Kurban ya da Ramazan gibi insanımızın dini açıdan hassas olduğu zamanlarda, başta televizyon kanalları olmak üzere diğer basın yayın organlarında yapılan yayınların iyi yönlerinden yararlanıp, yıkıcı ve zafiyete düşürücü etkilerinden mümkün olduğu kadar uzak durmak gerekir.

Genel olarak Müslümanlar inandıklarını söylerler de nedense söylediklerinin yaşamak suretiyle hayatlarına yansıtamazlar. Böyle olunca da dini, Hz. Peygamber’e geldiği sadelikten çok uzaklaşmış bir şekilde yaşamaya başlarlar. Hem İslam'ın yayılmasından sonra farklı sebeplerden dolayı başlayan “geleneksel din anlayışı” hem de son yüzyıldaki modernleşmeyle ivme kazanan “modern din anlayışı” nı bu bağlamda değerlendirmek isabetli olacaktır. (bir sonraki yazımız bu konuda olacaktır)

Dini açıdan çok tehlikeli gördüğümüz bu meselelerin basın yayın organlarında tartışılmasının kârdan çok zarar getireceği de aşikârdır. Bu sebeple her yönüyle kendini ispat etmiş değerli İslam âlimlerinin bilgilerinden (özellikle Diyanet yayınlarından) faydalanmanın aciliyetle gereğine inanıyoruz.

Bu duygu ve düşüncelerle cümlenize sağlık ve afiyetler diliyorum. Cenabı Hak Ramazan ayını kendi rızası doğrultusunda değerlendirmeyi cümlemize nasip etsin.

Fikret UÇAR
fikrethoca61@hotmail.com



**

Önemli Not:

Din İşleri Yüksek Kurulu, fıtır sadakası(fitre) miktarını asgari 7 lira olarak belirledi.


Kurul, ancak herkesin kendi hayat standartlarına göre asgari günlük gıda harcamalarına denk düşecek bir meblağ vermesini tavsiye etti.


Fitrenin, gıda gibi ayni olarak veya para şeklinde nakdi olarak ödenebileceği kaydedildi.



HABER: Muhammet YAVRUOĞLU

Akçaabat Işıklar Beldesi “13. Kayabaşı Karaabdal Halk Şenliği” Yapıldı

Trabzon Akçaabat’a bağlı Işıklar Beldesi Kayabaşı Yaylasında, bu yıl 13. sü düzenlenen “Kayabaşı Karaabdal Halk Şenliği” renkli görüntülere sahne oldu.



Trabzon Akçaabat’a bağlı Işıklar Beldesi Kayabaşı Yaylasında, bu yıl 13. sü düzenlenen “Kayabaşı Karaabdal Halk Şenliği” renkli görüntülere sahne oldu.

Işıklar Belediyesi öncülüğünde gerçekleşen “Kayabaşı Karaabdal Halk Şenliği” ne, CHP Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi, Akçaabat Belediye Başkanı Şefik Türkmen, Işıklar Belediye Başkanı Alişan Bayram, MHP İl Başkanı Nihat Birinci ve çok sayıda vatandaş katıldı.

Şenliğe katılanlar, yöresel sanatçılar eşliğinde uzun süre horon oynadı.

Şenliğe yöresel kıyafetleriyle katılan gençler ise renkli görüntüler oluşturdu.

(Akçaabathber - 09 Ağustos 2010 Pazartesi)

13. Kayabaşı Karaabdal Halk Şenliği'nden Görüntüler:














YABAN MERSİNİ HER DERDE DEVA

Meyveleri mavi renkli olan Yaban Mersini(Süpürge Çalı Çileği(Bibili)-Ayı Üzümü- Likarba)’nin insan sağlığı açısından birçok faydası bulunuyor. Yaban Mersini(Likarba)nin ünü 2. dünya savaşı sırasında uçak pilotlarının görme yeteneklerini artırdığının anlaşılmasıyla yayıldı.


Doğu Karadeniz Bölgesi'nin yüksek kesimlerinde yetişen ve bölgedeki illerde farklı farklı isimler verilen yaban mersininin insan sağlığı açısından birçok faydası bulunuyor.

Doğu Karadeniz Bölgesi’nde de yetişen Yaban Mersini Trabzon’da Likarba, Süpürge Çalısı veya Trabzon Üzümü, Rize’de Likapa(aşılısı), Artvin’de Morsivit, Giresun’da ise Çalı Çileği olarak isimlendiriliyor.

Diğer bölgelerde ayı üzümü, çay üzümü veya çoban üzümü olarak da bilinen yaban mersininin; çelik, yüksek ve alçak boyluyla tavşan gözü olmak üzere 3 ayrı türü bulunuyor.


Yapılan araştırmalarda yaban mersininin, 145 gramında 21 gram karbonhidrat, 1 gram protein, 0,5 gram yağ, 19 miligram C ve 145 IU A vitamini ile 85 kalori içerdiği belirtiliyor. Sodyum içermeyen, mineral ve vitaminlerce zengin olduğu belirlenen yaban mersininin insan sağlığı açısından birçok faydası bulunuyor.

Kansere karşı vücudu koruyan enzimleri aktif hale getirdiği, kan şekerini düşürüp bağırsak metabolizmasını düzenlediği, kalp krizi riskiyle HIV virüsünün tekrarlanmasını azalttığı, göz yorgunluğunu giderdiği, şeker hastalığından kaynaklanan görme bozukluklarını engellediği bilinen yaban mersininin ünü 2. Dünya Savaşı sırasında uçak pilotlarının görme yeteneklerini artırdığının anlaşılmasıyla yayılıyor.

30 cm ile 1.00 m. arasında boyu olan ve genelde mayıs aylarında çiçek açan bir bitki olan yaban mersinin meyvesi güz aylarına doğru olgunlaşıyor ve olgunlaştığında meyveleri mavi renk alıyor.
Mavi yemiş ismi ile de anılan yaban mersininin, günümüz modern tıbbının tedavi destekleyici meyveler literatüründe iyi bir yeri bulunuyor. Yaban mersininde diğer bütün şifalı bitkilerden daha fazla oranda antioksidan madde bulunuyor. Genel olarak yaban mersininde antioksidanın yanı sıra alkoloidler, fenolik asitler ve glikozitler bulunuyor.

Yaban mersini damarlar üzerinde oldukça etkili tedavi imkânı sağlıyor. Varis, Basur (hemoroid), romatizmal ağrılar, kan damarlarının tıkanması, damar sertliği, akciğer amfizemi, zayıf kılcal damarların güçlendirilmesi, eklem iltihaplanması rahatsızlıklarının tedavisinde yardımcı faktör olarak kullanılıyor.

Diğer yandan yaban mersini gözde olumlu etkileri olan bir besin olarak karşımıza çıkıyor. Göz yorgunluğu, miyopluk, katarakt, göz tansiyonu, şeker hastalığından kaynaklanan görme bozuklukları gece körlüğü gibi rahatsızlıklarda oldukça etkili bir meyve olarak dikkat çekiyor ve tavuk karası hastalığının ilerlemesini yavaşlatıcı etkisi bulunuyor.

Gözle ilgili olarak ayrıca gece görüşünü artırıcı, göz kamaşmasını giderici, retinayı güçlendirici olarak da kullanılabiliyor.

Yaban mersini mide rahatsızlıklarıyla ilgili olarak bulantıyı baskılayıcı, mide kramplarını önleyici ve ülser önleyici olarak da biliniyor.

Yaban mersini, taze meyve olarak kullanılabildiği gibi kurutulmuş olarak ta tüketilebiliyor. Diğer yandan Doğu Karadeniz Bölgesi’nde marmeladı da oldukça yaygın olarak yapılırken, aktarlardan elde edilen genelde kurutulmuş meyveler çay şeklinde demlenip içilebiliyor. (Kaynak: Karadeniz Gazetesi-19 Temmuz 2010 Pazartesi)